Dün asgari ücret açıklandı. 2024 Ocak ayından itibaren geçerli olacak asgari ücret 17.002 TL. Bunun bugün itibariyle dolar olarak karşılığı 577 ABD doları. Ancak herkes biliyor ki; kısa süre içinde hem dolar hem de fiyatlar fırlayacak. Ve yine gelecek senenin sonunda asgari ücret eridi, en az bilmem kaç TL olmalı diye şikâyetler başlayacak.
Bunun adına klasik iktisat kuramında ücret fiyat sarmalı deniyor. İktisat bilimine içkin işçi ve emek düşmanlığını aşırı açığa çıkardığı için bu kavram son yıllarda çok kullanılmıyor. Yerini “talep enflasyonu” gibi daha nazik bir ifadeye bıraktı. Yani ücretler artınca, uzun süredir en asli ihtiyaçlarını bile karşılayamayan emekçiler temel tüketim ürünlerine saldırır. Bu ise ürün arzının talebin gerisine düşmesine yol açar. Dolayısıyla fiyatlar fırlar. Ücret yine erimiş ve eski haline dönmüş olur. Tek sonuç enflasyondur.
Kapitalistler ve liberaller bu yüzden ücret artışını zararlı görür. Emekçileri de cahil tüketiciler olarak resmettikleri için, onların ücret artışı istemelerini “irrasyonel” olarak tanımlarlar. Eh, hani herkes rasyoneldi, görünmez el vardı.
Elbette ki bunlar saçma teoriler. Emekçiler devasa ekonomik güçlerin altında ilk ezilecek kitleler olduğu için bu tür basit rasyonalite hesaplarını en iyi yapan kişilerdir. Zaten iki ay sonra fiyatların patlayacağını biliyorsun, bari bu iki ay içinde ücretin göreceli yükselmişken, hemen ihtiyaçlarımı gidereyim demez misin? Bu son derece akıllıca, “rasyonel” ve doğal. Ne yani Özgür Demirtaş’ı mı dinleyelim? Örneğin ücretleri alır almaz borsaya mı yatıralım fiyatlar yükselmesin diye?
Türkiye’de son yaşanan 2021 Krizi’nde, fiyatların artmasına yol açan ilk ve esas etken aslında maliyet ya da arz kaynaklı enflasyondu. Birden ABD Doları fırladı. Bu ise ithalat bağımlısı sanayimizin maliyetlerini fırlattı ve bu yükseliş doğrudan fiyatlara yansıdı. O dönem asgari ücret 200 doların dahi altına düşmüştü.
Asgari ücret her arttığında sanayici ve ihracatçı şikâyet ediyor. “Rekabet gücümüz kalmıyor” diyor. Burada da başka bir mekanizma devreye giriyor. Katkı değeri düşük ve rekabetçi piyasalara üretim yapan ihracat sanayinin yurtdışı satışı, ücretler ile birlikte maliyet arttığı için düşüyor. Acı ama gerçek. Rakiplerimiz 3. Ve 4. Dünya ülkeleri.
İhracat düşünce dış ticaret açığımız, yani ithalatın ihracata attığı fark artıyor. Bu, döviz ihtiyacını tetikliyor ve dolar yine fırlıyor. Yeniden maliyet enflasyonu yaşıyoruz. Asgari ücret yine dolar bazında eriyor. Sene sonuna kadar 350-400 dolar bandına kadar yine iniyor.
Kısacası AKP yılın ilk altı ayı talep enflasyonunu kışkırtıyor, ikinci altı ayı maliyet enflasyonunu. Eğer o yıl içinde seçim varsa 8-9 ay boyunca enflasyon ve döviz artışı frenleniyor. Sonra yine doludizgin aynı döngü…
1 Temmuz 2023 için AKP asgari ücreti net 11.402 TL olarak açıkladığında, Türk Solu’nda “AKP asgari ücreti değil, yılsonu dolar hedefini açıkladı: 32 TL” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. (https://www.turksolu.com.tr/akp-asgari-ucreti-degil-yilsonu-dolar-hedefini-acikladi-32-tl/)
Bu yazıdaki tezim AKP’nin asgari ücret değil, yılsonu dolar hedefini açıkladığıydı. Çünkü Türkiye’nin gittikçe vasatlaşan ve emek yoğun hale gelen ihracat sanayinin ancak 350-400 dolar bandında bir asgari ücreti kaldırabildiğini öne sürmüştüm.
Kısacası 1 ABD Dolarının tahterevalli yöntemiyle 1 Ocak 2024’te 32 TL’ye kadar çıkacağını öngörmüştüm. Bugün, 28 Aralık tarihinde 1 ABD Doları 29,5 TL seviyesine kadar çıktı. Yani asgari ücret 386 ABD dolarına kadar düştü.
Öngörüm 32 TL’ydi ancak ocak ayının ilk yarısında doların bu seviyeye de çıkacağını tahmin edebiliriz. AKP aslında doları ve enflasyonu her şeye rağmen elinden geldiğince frenledi ve asgari ücretin 350 doların altına düşmesine izin vermedi. Çünkü 31 Mart 2024’te seçim var. Ancak sonra 3 yıl boyunca seçim olmayacak işte o zaman tahterevalliyi görün siz. Hem de bu sefer temmuz ayı düzeltmesi de olmayacak.
Herkes “ekonominin yapısal sorunlarından” bahsetmeyi çok seviyor ancak bizim ekonomimizin yapısal sorunu kapitalistlerimizin –sadece AKP’li değil TÜSİAD’çı olanların da– nasıl söylesem, biraz “dandik” bir sanayi kurmuş olmasındandır. 21 Haziran’daki yazımda kendimce asgari ücret ve enflasyon dengesindeki tahterevalli mekanizmasını şöyle açıklamıştım:
“483 dolarlık seviyenin 6 ay içinde hızla düşeceğini herkes biliyor. 1 Ocak 2023 için açıklanan asgari ücret 455 dolar iken, haziran ayı sonu itibariyle 358 dolara kadar düşmüştü. Yani ekonomide bir tahterevalli ölçütünden bahsedebiliriz. Asgari ücret artınca, tahterevallinin bir ucu iniyor, öbürü kalkıyor. Yani dolar fırlıyor.
Dolar fırlayınca, asgari ücret adeta hafifleşiyor. Tahterevalli yine hareket ediyor. 6 ay içinde 350 dolara kadar düşen yeni bir müdahale ile 450 doların üstüne çıkarılıyor. Dolar yine yükselmeye başlıyor.
Asgari ücretteki bu tahterevalli oyunu üzerine, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Gültepe de kendince reel ekonomiye dayanan bir açıklama yaptı. Türkiye’nin gittikçe ihracat sanayisinin 300-400 dolar bandını aşan asgari ücreti kaldıramayacağını ileri sürdü.”
Hesap basit. 17002 TL’lik asgari ücreti 350 ABD Dolarına bölün. Yanıt 48,6 TL. Bu 2024 sonunda ABD Dolarının çıkacağı seviyedir. Hadi yuvarlak hesap olsun 50 TL diyelim. Birazcık da bu sene asgari ücretli eziliversin. Hele bir seçimler geçse…
AKP’nin elinde ciddi bir koz var. Bu asgari ücret oranı onları 31 Mart tarihindeki seçimlerde rahatlatacaktır. O tarihe kadar dolar frenlenir. Sonra belki de haziran ayında bile dolar 45 TL’yi geçebilir. Ancak buna rağmen aylık enflasyon düşmeye başlayacaktır. Çünkü ücretler erimiş olacak ve talep enflasyonu frenlenecektir.
Yeniden 400 dolar altını gören emek maliyeti de ihracatı canlandırırsa ve döviz darboğazını hafifletirse, AKP hakikaten 2025 yılına ücretleri 350-400 dolar bandında sabitleyerek ve enflasyonu da %20’lere çekerek girebilir. İki yıl daha kemer sıkma, bütçe fazlası yaratma, sonra da 2027’de, seçim senesinde yine para basma politikası.
Bizi bu saçma döngüye sokan, muhalefeti sendikacılık sanan Kılıçdaroğlu’dur. Bağırdı çağırdı, istediği tüm ücret zamlarını Saray’a yaptırdı. Nasılsa oradan alıp, buraya verip, altı ay sonra tam tersini yapma şansı var Saray’ın.
Saray orta ve uzun vadede halkı ve Türkiye’yi yoksullaştırıyor. Çünkü doların da kendi değer kaybı var. Dolar bazında 2013 seviyesindeki asgari ücrete sevinen aslında %40 yoksullaşmaya sevinmiş demektir. Ama bunun bir önemi yok. Politika itaat ve algı örgütlenmesidir aynı zamanda. Gerçek halk muhalefeti mutlaka devrimci politika etrafında yükselmeli. Aksi takdirde kendini ücret dilenciliğine indirgeyen sözde muhalefetin, Saray rejiminin ana dayanağına dönüşmesi kaçınılmazdır.