Siyasetin gündeminde 14 Mayıs’ta Hatay milletvekili olarak TBMM’ye girmeye hak kazanan Can Atalay var. TİP listelerinden seçilen Can Atalay’ın, milletvekili dokunulmazlığı sebebiyle tahliye edilmesi ve Meclis’te ant içmesi bekleniyordu. Fakat AKP adaletinin hukuku işletmeyeceği belli oldu.
Erdoğan’ın 5 dönem milletvekili yapacak kadar istisnaî bir güven beslediği Yılmaz Tunç, Adalet Bakanı olur olmaz sıfatının gereğini yerine getirdi. AKP’li bir Adalet Bakanı olarak yargıya şu sözlerle talimat verdi:
“Yargıtay’dan gelecek cevaba göre Meclis Başkanlığı hareket edecektir. Biliyorsunuz Gezi davası anayasal düzenle alakalı bir konu. Anayasa’nın 14. maddesindeki dokunulmazlık kapsamı dışında olan dosyalardan.”
Yasama dokunulmazlığı mutlak değil. Anayasa’nın 14. maddesi, bu dokunulmazlığı geçersiz kılan halleri düzenliyor. Can Atalay’ın 18 yıl hapse çarptırıldığı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçu da doğal olarak bu haller arasında.
Ama Yılmaz Tunç’un da açıkça belirttiği gibi Yargıtay’dan henüz bir cevap yok. Yani Can Atalay’a verilen hüküm kesin değil. Bu durumda tahliyesi şart.
Dahası, İstanbul 30. ACM’nin Can Atalay kararı, 25 Nisan 2022 tarihli. Hüküm kesin olmadığı için Adliye’den adlî sicil evrakı alınabilmiş, YSK’ya sunulmuş ve onaylanmış.
Yani YSK, Can Atalay’a “Dur bakalım kardeşim, Yargıtay’ın kararını bir bekleyelim de durumun kesinleşsin. Ona göre adaylığına bakalım” dememiş.
Seçimle işbaşına gelme ehliyeti, seçilme ehliyetinden ayrılabilir mi? Biz seni seçime sokalım ama kazanırsan göreve başlatmayalım, diye bir hukuk olabilir mi? Hukukta ve Anayasal düzende yok. Ama AKP’li Yılmaz Tunç’un aklında var. Bu durumda millî iradeye darbe yapmaya teşebbüs eden kim? Can Atalay mı?
Ortada Adalet Bakanı’nı mahkemelere baskı yapacak şekilde konuşturan bir siyasi tercih var. O da öncelikle Gezi Davası. Can Atalay, Erdoğan’ın halen kâbuslarını süsleyen Gezi isyanının kahramanlarından biri. Erdoğan’ın Gezi Parkı planlarını Danıştay’da iptal ettiren avukat. Ayrıca Somalı, Ermenekli madencilerin, Adana’daki tarikat yurdunda çocukları yanan ailelerin, Çorlu tren katliamında yakınlarını kaybedenlerin avukatı.
Yani AKP’nin Can Atalay’ı hukuksuz bir kararla 18 yıl hapse mahkûm etmek için çok sebebi var. Gezi gibi Türk milletinin gurur vesikası olmuş tarihî bir eylemi darbe girişimi ilan etmek için de.
Ellerinde Can Atalay’daki hakkın ve hukukun zerresi yok. Ama kindarlığın ve haydutluğun gereğini yerine getirip ellerinden geleni esirgemiyorlar.
Reklam panolarında Tayyip Erdoğan’ın yüzüne bıyık çizdiği için tutuklanan 16 yaşındaki çocuk ve Can Atalay’ın engellenen tahliyesi, umarız siyasi analiz diye “yumuşama” temennisi döktürenlere ders olur.