Önceki gün Mustafa Yalçıner, Evrensel’de “Türk olmaktan gurur duymak…” başlıklı bir yazı yazdı. Yazı, Merdan Yanardağ’ın daha önce BirGün’de yazdığı “Solda Türk kompleksi” yazısına cevap niteliğinde. Fakat sadece bir cevap değil. Bunun ötesinde; Türklük, solculuk ve Türk Solu kavramları üzerine bir değerlendirme.
Türkiye’de sosyalistlerin “Türk ya da Türklük kompleksi” içinde olduğunu söyleyen Merdan Yanardağ, bu kesimin Türk olmaktan utandığını, Türk olduğunu gizlemeye çalıştığını belirtmişti. “Bu kompleks, esas olarak ‘Türk solu’ diyebileceğimiz siyasal ve entelektüel alanda, yakıcı bir sorun haline gelmiş durumda,” demişti yazısında. Yalçıner de özellikle bu tespitler ve “Türk solu” kavramı üzerinden tartışmaya dâhil oldu.
Bahsettikleri Türklük kompleksi yaşayan kesim elbette Türk Solu hareketi olarak biz değiliz. En sonda söyleyeceğimi baştan da belirteyim: Biz Türklüğümüzle ve solculuğumuzla gurur duyan ve ikisini birlikte kimlik olarak taşıyan bir hareketiz. Adımız, tam da bu nedenle Türk Solu! Ve tartışılan mesele, Türk Solu kavramı etrafında döndüğü için en çok söz söyleme hakkı olan da biziz.
Yalçıner, Türklük kompleksi tespitine katılıyor, “…böyle bir sorun yok denemez,” diyor. Bu durumun oluşmasının temelindeki faktörler arasında “Kürt hareketinin”, İslamcılığın ve sol liberalizmin olduğunu da inkâr etmiyor. Türk bayrağına, Türk ulusal değerlerine saldırılmasını, bunların aşağılanmasını doğru bulmadığını da ekliyor. Fakat bu itirazını, Türklerin de “başkalarına” (yani Kürtlere vs…) karşı aynı tavrı göstermemesi gibi şartlara bağlamadan da rahat edemiyor.
Yalçıner, “Türk kökenli” sosyalistlerin komplekse kapılmaması gerektiğini, Türklükleriyle gurur duyabilmelerini savunduğunu da yazmış.
Tabii yazısında eleştirilecek bir dolu ayrıntı var. Her şeyden önce Türk milletini “ezen ulus” olarak tanımlaması, İngilizler ve Fransızlarla bir tutarak tartışması başlı başına yanlış. Türkler, işgalci Yunan ordularıyla savaşırken düşmanla eş zamanlı olarak bize saldıran Kürt ayaklanmalarının bastırılmasını “ezen ulus” olma belirtisi olarak görmesi ve göstermesi de kökten ideolojik yanlışlar. Türkiye’nin “çok-uluslu bir ülke” olduğunu iddia etmesi de öyle.
Fakat tüm bunların ötesinde asıl sorun, Yalçıner ve onun gibi düşünenlerin kavgasının “Türk Solu” tanımlaması ile olması. Yalçıner, şöyle diyor:
“Bunlar hep doğru. Ancak bunlardan ibaret değil ve bir adım daha atmamız şart. ‘Esas olarak Türk solu diyebileceğimiz’ diyemeyiz, bundan kaçınmalıyız.”
Yani Yalçıner’e göre ortada “Türk kökenli”, “Türk olan” solcular olabilir ama birer kategori olarak “Türk Solu” ve “Türk Solcusu” olmamalı. Bundan kaçınılmalı! Yani insanlar Türk ve solcu olabilir. Bu iki “kimliği” de taşıyabilir ama birlikte ifade etmesi yanlıştır. Yalçıner, hem Türk hem de solcu olarak kalmak istiyor ama bunun tek yolunun Türk Solcusu olmak olduğunu inkâr ediyor.
Neden Türk Solu denilemeyeceğini düşündüğünü açıklamak isterken aklına gelen ilk argüman ise Hüseyin İnan’ın aslında Kürt, Yusuf Aslan’ın ise Çerkes olduğunu söylemek. Sağ olsun Deniz Gezmiş’e bir etnik köken bulmaya kalkmamış! Aslında burada Hüseyin İnan’ın ya da Yusuf Aslan’ın etnik kökenlerini tartışacak değiliz. Bunun hiçbir önemi de yok. Türk devrimci hareketi tarihi ne Hüseyin’i “Kürt Solcusu” ne de Yusuf’u “Çerkes Solcusu” olarak anar. Onların da bir tane bile böyle konuşmasını, yazısını bulmazsınız. Her ikisi de Deniz gibi, Mahir gibi Türk Solcusudur. Hem de ifadenin dar ve geniş anlamında öyledirler. 68 Kuşağı Türk Solcularının hiçbiri, biz Türklüğü ve solcuğu ayrı tutalım, birleştirmeyelim gibi bir kaygının içinde olmadı. Yalçıner gibi sonradan o yıllardaki duruştan vazgeçenler ayrı mesele. Bu kuşak net ve doğal bir şekilde Türk Solcusuydu. Bu tartışılacak bir şey bile değildi. O kadar ki doğal kimliği gibi yayın organının adı da “Türk Solu”ndan başka bir şey değildi. Yalçıner pek hatırlamak istemeyecektir ama Deniz’in en çok bilinen fotoğrafında okuduğu ve yazarı da olduğu Türk Solu!
Biz, işte o günlerden sonra Türk Solu hareketi olarak Türklüğü ve solculuğu bünyesinde, kimliğinde ve isminde birleştirmiş yegâne hareket olduk. Yolumuz da mücadelemiz de bu çerçevede sürdü, sürüyor… Kim Türk ve solcu olarak kalmak istiyorsa bilmeli ki bunun tek yolu Türk Solcusu olmaktır. Buna Yalçıner ve benzerleri de dâhil.
Bizim açımızdan Türklük, solculuk ve “Türk Solu” kimliği açısından herhangi bir kompleksi geçin soru işareti bile yok.
Biz, Türk’üz, solcuyuz, Türk Solcusuyuz!
Hayatın ve tarihin Türk ve solcu olan herkesin önüne koyduğu seçenek de budur…