Dün İstanbul’da Ukrayna ve Rusya arasında yapılan barış görüşmelerinin içeriğine bakıldığında, Rusların Ukrayna’da istediklerini alamadıkları net biçimde ortaya çıkıyor.
İşgal başladığında, Rusya Ukrayna’nın silahtan arındırılmasını ve ordusuzlaştırılmasını istemişti. Ukrayna için bir nevi “Sevr Anlaşması” anlamına gelecek böylesine bir talebin İstanbul’da gündeme gelmemesi, Rusya’nın geri adım attığının açık göstergesi.
Saldırının ilk günlerinde Ukrayna hükümetini neo Nazi olarak tanımlayan ve Zelenski’yi kabul etmediğini söyleyen Rusya, direniş arttıkça Ukrayna’da hükümet değişikliği gibi bir amaçlarının olmadığını ve Zelenksi’yi Ukrayna’nın meşru lideri olarak kabul ettiğini dile getirmek zorunda kalmıştı.
Rusya’nın verdiği tavizler elbette bir “lütuf” değil. Ukrayna’nın silahlı direnişinin ve kararlılığın sonucunda oluşmuş bir durum. Rusya işgal öncesi göremediği Ukrayna gerçeğiyle bugün somut olarak yüzleşiyor. Rus birlikleri, 1 hafta içerisinde gireceklerini söyledikleri Kiev civarından ayrılıp geri çekiliyor.
Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekat Dairesi Başkanı Orgeneral Sergey Rudskoy’un saldırının ilk aşamasının sonuçlandığını, bundan sonra Rusya’nın “Donbas’ın tamamen özgürleştirilmesine odaklanacağını” söylemesi de bunun itirafı.
Rus kaynaklarında bile askeri kayıplarının çok yüksek olduğu açıkça görülüyor. Rus askerlerinin kendi içlerindeki askeri hiyerarşi yok olmuş durumda ve teslim olup Ukrayna tarafına firar edenler bile var.
Rusya’nın askeri hezimeti saklamaya çalışması ve yenilginin “batı kaynaklı bir dezenformasyon” olduğunu iddia etmesi, elbette bazılarını ikna edebilir. Süreç nasıl giderse gitsin, “vardır bir bildiği” diyerek, Putin’e olağanüstü özellikler atfedenler var. Bunların içinde gazeteci de var, akademisyen de var, sıradan vatandaş da var.
Ancak Ukrayna’yı izleyen tüm ciddi askeri kaynaklar, Rusya’nın eve dönmesinin “planın bir aşaması olmadığını” aksine bir “geri çekilme” olduğunu net biçimde ortaya koyuyor. Rusya’nın kendi içerisindeki siyasi çalkantıların artması, yaptırımları öngöremeyenlere karşı başlatılan kampanya ve Kremlin’deki hiziplerin belirginleşmesi “kerametin” Putin’de değil, Ukrayna’nın direnişinde olduğunu gösteriyor.
Örneğin BirGün yazarı ve Sputnik memuru Ceyda Karan, “Rusya’nın hiçbir zaman Kiev’i almak gibi bir amacının olmadığını” söyleyerek “geri çekilmeyi” gizlemeye çalışıyor. Bu söylemi Rusya’yı korumaya çalışan basit bir memuriyet ilişkisine bağlamak yetmez. Karan, ne olursa olsun “Rusya’nın asla yenilmeyeceğini” düşünen geniş bir Avrasyacı kesimin sözcüsü olarak bunu yazıyor.
Dünyanın ikinci büyük ordusu bazıları göre asla “yenilmez”. Ama hatırlatalım, dünyanın birinci büyük ordusu da yenildi. Vietnam’da yenildi, daha yeni Afganistan’da yenildi. Yenilgi işgalcilerin kaderidir ve bunu da hiçbir argümanla örtemezsiniz.