Gazetecisi, akademisyeni, emekli subayıyla hatırı sayılır genişlikte bir şebekenin Putin Rusya’sının ajandasına uygun hareket ettiği artık sır değil. Eskiden farklı gündemlerle bölük pörçük kendilerini belli edenlerin Ukrayna meselesinde topluca iyot gibi açığa çıktığını herkes görüyor, anlıyor.
Kimi bu Rusçu şebekenin etkisiyle, kimi gerçekten öyle değerlendirdiği için, kimiyse belki kendi gençliğinin politik mücadelesinden kalma dürtülerle Rusya yanlısı tavır almıştır, onlar bu değerlendirmenin dışında.
24 Şubat’tan öncesi olsun, bugüne kadar geçen süre olsun, Rusçu merkez tarafından tecavüze gerekçeler, meşrulaştırıcı argümanlar ve istila edilen ülkeyi suçlayıcı bin çeşit bahane üretildi. Salvoların biri geliyor, çürüyor, bir başkası üretilip dolaşıma sokuluyor. Fakat tüm söylemlerin ortak bir çatı tezi var: “Bu Ukrayna’nın savaşı değil.”
Yuval Noah Harari’nin hümanizmi açıklarken yaptığı sahne metaforu çok değerlidir. Hümanizm öncesi dünya görüşleri ve hayat felsefelerinde insan genel olarak figüran, en fazla yardımcı oyuncuyken Hümanizm sahnenin ortasına tak diye geldi insanı koydu. İlk defa 500 yıl önce her şey insan için, insana göre ve insandan ötürü değerlendirilmeye başlandı. Hesap veren, hesap soran, ceza veren, teşvik eden, kaçan ve kovalayan artık hep insan. Panteonlar, baş tanrılar, yardımcı tanrılar, yarı tanrılar, melekler, büyücüler ve simyacılar ya artık yok, ya da yardımcı rolde ve part-time yoldaş…
Kutsallar yok olmadı ama bugün artık sağdan soldan ideolojiler ve akımlar insanı sahnenin neresine koyduğuna göre değerlendiriliyor. İnsana efendi arayanlar mahkûm ediliyor, insana boyun eğdirmeyi öngörenler kendilerini yenilemedikçe tarihin çöplüğüne atılıyor. Kollektivite, piyasa, kimlik fark etmez… İnsana hizmet etmeyen eleniyor. Bu kadar net.
Bugün özellikle pompalanan ve maalesef toplumda bir karşılık da bulan Ukrayna’nın savaşta aktör olmadığı ve 600 bin kilometrekarelik bütün bir arazinin bir NATO-Rusya satrancından ibaret olduğu anlayışı tam da işte Hümanizm öncesinde kalmış gerici dürtülere hitap ediyor.
Ukrayna satranç tahtası, Zelenskiy piyon, Ukraynalı askerler neo Nazi hortlak, Putin şah, Macron fil, yaptırımlar da rok hamlesi falan…
Tabi Ukrayna halkı bu bakış açısıyla piyon bile değil. Onlar, “yanlış seçim yapan”, “faka basan”, “sağlıklı düşünemeyen” sahipsiz zavallılar. En solumuz Zelenskiy’nin %73’ünü hazmedemezken (Putin’in %76’sı çok normal çünkü!) en sağımıza da bu “sahipsiz halk”ın “kadınlarına sahip çıkma” ilkelliği eşlik ediyor. En soldan en sağa Türkiye’de Ukrayna halkı böyle bir nesneleştirmenin kurbanı.
Aslında karşımızda AKP’nin çekirdek tabanındaki en fanatik dar kadroya yedirdiği “büyük resim”ci, “börübudun”cu, “illuminati”ci gizemcilik var. 19 yıl önce 1 Mart tezkeresini bile el altından nasıl satmaya çalışıyorlardı, hatırlayın: “Amerika bizi değil, biz Amerika’yı kullanıyoruz!” Ama sırf İncirlik’ten kalkan ABD uçaklarıyla bile Irak’ta nasıl bir katliamın gerçekleştiğini ve AKP’nin buna nasıl ortak olduğunu herkes görüyordu.
Türk Solu o dönem “Dayan Saddam Dayan Irak Ezilen Halklar Seninle” kapağıyla çıkıyor, Saddam’a da Irak halkına da samimi bir ulusal direniş selamı gönderiyordu. Söz konusu Iraklının vatanıydı, hürriyetiydi.
Güya Halepçe’nin intikamını Tanrı gibi taptığı Amerikan ordusuna havale etmiş ucube bir sol (!), bir koyup beş alma arzuları depreşen sağ ve Amerikan askerine duacı olan iktidar ile el ele verip Türk Solu’na saldırdılar.
Ama günün sonunda yanmış cesedi köprüden aşağı sarkıtılan Amerikan askerlerini de gördü bu gözler! Saddam’ın boynundaki ilmekle meydan okuyarak ölüme dimdik gidişini de!
Rus saldırısı başladığı günden beri izliyoruz. “Büyük güç” tanrılarından başka hiçbir şey görmeyen gözler o gün ders almadılar ve şimdi yine bize, Türk Solu’na, ta en başından beri Ukrayna halkının haklı direnişine destek olanlara saldırıyorlar. Bugün yine gözleri efendi, tanrı ve açıklanamaz güç dengeleri arıyor…
Büyük güçlerden başka hiçbir aktör ve özne kabul etmeyen bu kul köle ruhlulara iyi bakın. Çeşitli güç ilişkileri ve bağlantılar sayesinde oralara oturtuldular. Başka bir hayat bilmiyorlar.
Zelenskiy’nin “büyük güçleri” kışkırtarak ülkesini felakete sürüklediğini dile getiren anlayışın arkasında bu kul köle zihniyeti var. Kölelerin en çok özgürlük arayan kölelerden nefret etmesinin sebebi yine aynıdır.
Yani bu kafanın Ukrayna’da bir “milli mücadele” görmemesinin sebebi kitabında “milli mücadele”nin yazmayışıdır. Ukrayna diye bir ülkeyi ve halkını yok sayan Putin ile buluşmaları en çok da bu yüzden. Eh, ülke yok, halk yok… O zaman savaş da yok, büyük kutupların satranç oyunu var…
Elimizde çok net bir veri var. Bugün itibarıyla Polonya’da büyük bir nakliye krizi yaşanıyor. Ülkedeki tır şoförlerinin üçte biri Ukraynalıydı ve hepsi ülkelerine savaşmaya döndü. 1,5 milyon kadınlı çocuklu mülteciyi ağzına sakız yapan Ali Kemal kılıklılar haset duyacak ama sırf Polonya sınırından Ukrayna’ya dönüş yapan nüfus 200 bin.
Adamlar Ruslarla çarpışmak ve şehit olmak için çıldırmış vaziyette yurtlarına dönüyorlar!
Sahnede insan var.
Sahnede savaşan Ukrayna ve Ukraynalı var.
Washington hesap yapsın, Moskova hamlede bulunsun, fark etmez.
Savaş Ukrayna’nın savaşı!