Türkiye’nin çok yoğun gündemi dolayısıyla buraya yansıması bir nebze az oldu ama Güney Azerbaycan’ın Urmiye (Urmu) kentinde birkaç gün boyunca süren olayların önemi çok büyük. Güney Azerbaycan Türkleri arasında Türklük bilinci günden güne daha da kuvvetleniyor ve İran molla devletinin baskıcı, Fars faşisti politikalarına karşı büyük bir Türk direnişi oluşturuyor. Son olarak Nevruz bahanesiyle burada sahneye konan Kürtçü-yayılmacı provokasyona karşı Türkler adeta tarih yazdılar ve tüm dünyaya haykırdılar: “Urmu Türk’tür Türk kalacak!”
Edindiğimiz bilgilere göre olayların gelişimi özetle şu şekilde gerçekleşti: İran devleti, ilk defa İran’daki Kürt ırkçılarına ayrı bir Nevruz kutlaması düzenlemeleri için izin verdi. Törenin yapılması için izin verdikleri yerin Nahçıvan sınırındaki Poldeşt kenti olması bunun ardında Türkiye’ye karşı bir diplomatik kışkırtma yattığını da gösteriyordu. Poldeşt’te Kürtlerin yaptığı Nevruz mitingi tamamen PKK’ya özgü bir tarzdaydı.
Fakat faşist molla rejimi ve PKK için bu da yeterli olmadı. Aynı mitingin daha büyüğü için bu defa da Urmiye’de 18 Mart tarihi için izin verdiler. Miting alanı olarak Urmiye yakınlarındaki bir alan gösterildi. Bu fırsatı değerlendirmekten geri kalmaya PKK-PEJAK taraftarı Kürt ırkçıları da buraya yakın yerlerden taşıdıkları Kürtlerle mitingde büyük bir kalabalıkla Urmiye’ye el koymaya çalıştılar ama Urmiye’nin çoğunluğunu oluşturan Türk halkının sokağa inerek duruma el koymasıyla boylarının ölçüsünü aldılar.
Urmiye’deki milli Türk hareketinin, olayların gidiş yönünü en baştan tespit edip Türk halkını aydınlatması Kürt ırkçı yayılmacılığını sokakta durdurdu. İran devletinin Şiilik kartını açmak amacıyla düzenlediği Hz. Ali’nin şehadet günü törenleri bir anda Türklerin kitlesel gösterisine dönüştü.
Urmiye sokakları, “Urmu Türk’tür Türk kalacak”, “Urmu’nun Türklüğü pazarlık konusu olamaz” sloganlarıyla inledi. Kürt ırkçıları da ortadan yok olmayı tercih etti.
Urmiye, uzun zamandır İran molla rejiminin ve Kürt yayılmacılarının hedefindeki bir Türk şehri. Buraya yönelik Kürt demografik saldırısı, daha açık bir ifadeyle istila hareketi yıllardır sürüyor. Bu hem Kürt ırkçılarının, PKK’nın ve onun İran kolu PEJAK’ın yayılmacı hedefleri ile hem de Türkiye ile Güney Azerbaycan Türkleri arasına bir Kürt kaması sokmayı tercih eden Tahran yönetiminin stratejisi ile uyuşuyor. Buna karşın Urmiye’deki Türk çoğunluğunu ve Urmiye’nin tarihsel bir Türk şehri olduğu gerçeğini değiştirebilmiş değiller.
İran’da yapılan son parlamento seçimlerinde ilk defa Urmiye’den iki Kürtçü milletvekili seçilip Tahran’a gönderildi. Buna, İran seçimlerine Türklerin genel olarak katılımının düşük olması ve Kürtçülerin seçim sahtekarlıkları sebep vermişti. Fakat sebebi ne olursa olsun bu durum, Kürtçülerin elini güçlendiren bir ortam yaratmıştı. Bu “seçim zaferini” kutlamak bahanesi Kürtlerin Urmiye’de yine sokağa inmesine yol açmıştı. İran devleti de elbette buna engel olmamıştı çünkü Urmiye’deki Türk ağırlığının ortadan kaldırılması onun da programının ana maddelerindendi.
Yine edindiğimiz bilgilere göre Urmiye’de Kürtçülerin etkisinin artmasının ardında başka bir önemli gelişme daha var. İranlı narkotik baronu ve Türkiye kamuoyunun da yakından tanıdığı bir isim olan Zindaşti şu anda Urmiye’ye yerleşmiş ve faaliyetleri için burayı üs edinmiş durumda. Okurlarımızın iyi bildiği gibi kuruluşundan beri bir narkoterör örgütü olan PKK’nın bu işin dışında kalması zaten kimsenin bekleyeceği bir şey değil. Şimdi Urmiye’den büyük araziler satın alarak işlerini legal bir görüntü içinde sürdüren Zindaşti, aslında buradaki PKK varlığının, Kürtçü yapılanmanın gerçek hamisi ve örgütleyicisi. Yani Urmiye’de Türkler sadece İran devletinin faşizmiyle, ve PKK’yla değil uluslararası narkoterör baronlarıyla da mücadele ediyor.
2006’daki Türklere hakaret eden karikatür skandalının ardından Türklerin gerçekleştirdiği protestolardan daha sert bir mesajla bugün sahaya inen Urmiye Türkleri, ağırlıklarını koyarak Kürtlerin yayılmacılıklarına ve “Urmiye Kürdistan’dır” söylemlerine set çekmiş oldular. Fakat konunun tamamen kapanmış olduğunu da söylemek mümkün değil.
Yaşanan olayların doğrudan Türkiye açısından da altı çizilmesi gereken bazı boyutları var. Birincisi, buradaki muhalefetin tüm “dostluk, kardeşlik” söylemlerine karşın DEM Parti ve tüm Kürtçülerin, Türklerin sorunlarına herhangi bir ilgi duymadıkları ortada. Onlar, Türkiye’de ortalık yıkılırken AKP ve MHP ile birlikte açılımı sürdürme ve “Kürdistan” yaratma peşindeler. Türkiye’de Türk muhalefeti sahaya indiğinde onunla duygudaşlık kuran birilerini arayan olursa Kürtçülere değil Güney Azerbaycan Türklerine bakabilir.
İkincisi, Türkiye’nin Kürtçülerinin, İran’dakilerle aynı proje dahilinde davrandıklarını da tespit etmeliyiz. Urmiye’de Kürt yayılmacılığına karşı Türk tepkisi sokaklara damgasını vurunca, buradan ilk konuşma gereğini duyanlar buranın PKK’lıları oldu. Mesela Amedspor’un X hesabı, “Urmiye vatanımızdır, Kürdistan’dır” paylaşımı yaptı ama cevabını Tebriz’in Türkçü ekibi Traktör’den aldı.
Özetle; Urmiyeli Türklerin milli tepkisini selamlarken bizim şunu bir kez daha görmemiz gerek: Kürt ırkçılığı ve yayılmacılığı her yerde aynı. Ortak bir program dahilinde hareket ediyorlar ve biz Türklerin sorunlarına karşı onların hiçbir ilgisi yok. Biz, kardeş arıyorsak işte gerçek kan kardeşlerimiz orada “Ne mutlu Türk’üm diyene”, “Urmu Türk’tür Türk kalacak”, “Bakü, Tebriz, Ankara; Biz hara Farslar hara!” sloganlarıyla milli ve siyasi sahada mücadele eden Türklerdir. Evet Türk’ün dostu da kardeşi de yine Türk’tür.