Kamuoyunda çok sayıda kitabı ve televizyon programlarıyla tanınan psikoloji profesörü Üstün Dökmen, son 24 saattir üzerinde en çok konuşulan isim. Sosyal medyadaki trol curcunasına değinmiyorum bile…
Tayyip Erdoğan’ın isim vermeden hedefe koyması ile birlikte işareti alan iktidar cenahı işi gücü bıraktı Üstün Dökmen’e saydırıyor. Elbette yiye yiye bitiremedikleri 28 Şubat mağduriyetleri eşliğinde.
Cem Küçük, Hikmet Çiçek, Ahmet Hakan, Turgay Güler gibi tetikçiler hiç vakit kaybetmeden topa girmiş. Sabah’ı, Akit’i, Takvim’i, Yeni Şafak’ıyla tam teşekküllü bir Üstün Dökmen harekâtına girişen medya, aradaHülya Koçyiğit gibi, Hadise’nin eşi Mehmet Dinçerler gibi kel alaka isimlerin popülist tepkilerine de yer verdi.
Medya’da bu topa giren iktidar yandaşları arasında, Üstün Dökmen’e denk sayılabilecek göze çarpan bir tek psikiyatri profesörü Nevzat Tarhan oldu. Vaktiyle irticaî faaliyetten ötürü TSK’dan ihraç edilmiş SADAT kurucusu… Ondaki etik nosyon da kanserden hayatını kaybetmiş Neslican Tay’ın arkasından “dinsizlik” ithamında bulunacak kadar işte…
Peki, Erdoğan’ın “28 Şubat bakiyesi kendini bilmez” olarak hedef gösterdiği Üstün Dökmen ne yaptı da böyle gündeme geldi?
Konu, Armağan Çağlayan’a verdiği röportajdan cımbızlanan bir kısım. Üstün Dökmen, psikiyatri, psikoloji ve PDR mesleklerinde başörtülü olmanın meslek etiğine aykırı olduğu görüşünü dile getirmiş. Katılırsınız veya katılmazsınız. Bu kadar. Ama mesleki etik konusunda cevap yetiştirmek en son siyasete ve siyasetin yönlendirdiği medyaya düşer. Bizde tam tersi. Ve iş bununla da kalmıyor, vahşi bir hedef gösterme ve gözden düşürme kampanyasına dönüşüyor. Yani ortada fikirsel/bilimsel bir mücadele yok. Sadece linç var.
Parti medyasının Üstün Dökmen’e linç kampanyası başlatmasında kuşkusuz seçim atmosferinin de etkisi var. Ekonomi, dış ticaret, sığınmacılar, asayiş gibi hemen her konuda çuvallamış bir iktidar elbette ara sıra masaya bir ölü kedi fırlatıp bunu konuşturmak isteyecektir. Fakat türban konusunda zararlı çıkarlar.
AKP kurulalı olmuş 21 sene. Neredeyse 20 senedir iktidarlar. Ama fırsat gördükleri her an aynı mağduriyet havyarını yemeye kalkıyorlar. Bu aslında türban konusunun AKP için bir özgürlük davası değil, istismar konusu olduğunun en büyük kanıtı. Demek ki mesele onlar açısından kapanmamış ve kapanacak gibi de görünmüyor.
Kadını erkeğe eşit görmeyen, kadın düşmanı şımarık tarikatları memnun etmek için İstanbul Sözleşmesi’ni gözünü kırpmadan yırtıp atan zihniyetin başı örtülü psikolojik danışmanlara sevdalı olmadığı bir gerçek.
Esasen başörtülü kadının dışarıda, hayatın içinde olmasına ve en çok da başı açık kardeşleriyle dayanışma halinde olmalarına kudururlar, delirirler.
Türban, bireysel planda nasıl ve ne koşullarda takıldığından bağımsız olarak AKP için siyasi simgedir. AKP, tıpkı Üstün Dökmen örneğinde olduğu gibi her koşulda türbanı istismar edecek, kullanıp bir kenara atacak ve sonra işi düşünce yine kullanacaktır.