Varsa eğer, dünyanın o en acıklı fotoğrafından utanın. Enkaz altında ölen Irmak Leyla’nın elini bırakmayan baba Mesut Hançer’den utanın. O babanın acısını yüreğinin derinliklerinde hisseden, Irmak Leyla’nın yerine kendi bedeninin enkaz altında kalmış olmasını dileyen, dışarıda rahat rahat nefes aldığı için kendisinden utanan insanlardan utanın.
Utanman var mı senin?
Bilimden, akıldan yoksun bir şekilde her yere yapılaşma izni veren, bakanlıkta veya belediyede üst düzey yetkilisin. Sel yatağı dediler, dinlemedin, fay hattı dediler, tınmadın. Kentsel bölgeler arasında en ufak bir ayrım yapmadın. Uzmanları, bilim insanlarını umursamadın. Ya yukarıdaydın, astlarına emir verdin, ya da aşağıdaydın, emir yukarıdan geliyor deyip itiraz etmedin. Tartışmadın, tartışmaya açmadın, görüş almadın, görüş bildirmedin. Atm ‘ye giderken utanmadan tatlı tatlı sırıtıyordun ama… Enkaz altında kalan çocuklarını çığlıklar içinde arayan o anneden de mi utanmadın?
Utanman var mı?
Mimarsın, mühendissin. Projeleri tasarlamadın, çekmecenden veya bilgisayarından çıkardın. Kendi meslektaşınla birleşemedin, birlik olamadın, bu siyaset-inşaat mafya düzenine dur diyemedin, tam tersine senin refahın için belirlenmiş taban fiyatlara aldırmadan meslektaşlarınla rekabete girip en düşük fiyatlara proje yaptın. Bir yılda iyi tasarlanmış birkaç projeyle rahat rahat geçinebilecekken, çok düşük fiyatlara düzinelerce niteliksiz proje yaptın, buna rağmen büronun kirasını maaşlı çalışan eşine ödettin. Üç kuruş yıllık aidat ödememek için meslek odanın etkisizleştirilmesine ses çıkarmadın. Kentlerimiz, yaşam alanlarımız senin elinle çirkinleşti. Şantiye şefi oldun, yapı denetimci oldun. Şantiyenin yerini bile öğrenemeden bitirilen inşaatlarda, tabelalarda adın yazılıydı. Gitmedin, denetlemedin. İşte o gitmediğin, yerini bile bilmediğin bina yıkıldı. O binanın altında ölen bir anne-babanın 40 günlük bebeğini getirdiler Ankara’ya, devlet korumasına. O bebekten de mi utanmadın?
Utanma nedir, bilir misin?
Müteahhitsin. Allah daha fazla versin, durumun iyi. Elbette sen de yaptığın binanın yıkılmasını istemezsin ama 80 ton demir harcaman gerekirken etriyeyi azaltıp 5 ton eksik yaparsan anca bir haftalık tatil paran çıkar. Fayanstan, mutfak dolabından kısmadın ama, tatil paranı etriyeden çıkardın. O canını dişine takıp çalışan ustalarınla iyi pazarlık yapıyorsun, onlar da o pazarlık ettiğin paraya işi çıkarmak için acele ediyorlar, denetlenmedikleri için hata üstüne hata yapıyorlar. Denetimcileri ve şantiye şefini şantiyeye bile sokmamakla, işine karıştırmamakla da utanmadan övünüyorsun ya hani, işte o denetlenmeyen lüks apartmanında 40 yıllık karısını enkazdan çıkarmak için elleriyle molozları eşeleyen amcadan da mı utanmadın?
İşini; alnının akıyla, insan sevgisiyle, hayvan-doğa sevgisiyle, vatan sevgisiyle, bilimin-aklın ışığında doğru dürüst yapan herkesi tenzih etmekle birlikte…
Bu enkazın müsebbibi olan, bu yıkımda sorumluluğu olan baştan sona kadar herkese soruyorum, utandınız mı? Şu an’a kadar hiçbir şeyden utanmadıysanız yabancı ülkelerden gelen arama-kurtarma ekiplerinin o boncuk gözlü köpeklerinden utanın bari.
UMUT GERÇEK