Ukrayna işgalinden ötürü Batı dünyasının yoğun yaptırımlarına maruz kalan Rusya’nın temel söylemi, bu yaptırımların tersine döneceğiydi.
Her yaptırım sonrası Kremlin’den yönetilen propaganda makinesi, tüm dünyadaki sputniklerine (uydularına) aynı nakaratı tekrar ettiriyordu: Batı, bu yaptırımlarla kendi ayağına sıkıyor.
Rus propagandasının iki somut iddiası vardı. Birincisi, Rus doğalgazına tavan fiyat dayatan, alımını kısıtlayan ve sona erdiren Avrupa ülkelerinin kışın soğuktan donacağıydı. Dizleri üstünde Rusya’ya yalvaracağıydı.
İkinci iddia ise, Rusya’nın ruble öncülüğünde bir küresel de-dolarizasyonun fitilini yakıp ABD’yi pişman edeceğiydi.
Öyle ki, işgalin ilk günlerindeki dalgalanmanın ardından gerçekten de rublenin dolar karşısında değerinin arttığına şahit oluyorduk. Gerçi bu değerlenme, Rus merkez bankasının –bizdekine benzer– piyasa müdahalesinin sonucuydu ama olsun. Görüntüyü kurtarıyordu.
Ruslar, özellikle ellerindeki bol doğalgaz ve petrol arzına güvenerek yaptırımların esasen Batı’ya zarar vereceği söylemini hiç terk etmedi. 24 Mayıs 2023 gibi oldukça geç bir tarihte bile Putin, “Batı, ekonomik yaptırımlarla kendi ayağına kurşun sıkıyor” yalanını sıkmaya devam ediyordu.
Oysa bunun tam bir hafta öncesinde Rusya, Maliye Bakanı Anton Siluanov’un ağzından enerji gelirlerindeki düşüşü itiraf ediyordu. Petrol ve gaz gelirleri, yıllardır görmedikleri oranda düşmüştü. 2023’ün ilk çeyreğindeki enerji geliri, önceki yılın ilk çeyreğine göre yüzde 50’den daha fazla bir düşüşe uğramıştı.
Bakan Siluanov’un halka açık video konferansında yaptığı açıklama son derece netti. Sebep, Putin’in uyguladığı iskontolardı. Batının ambargosu, Rusya’yı elindeki enerji arzında iskontoya gitmeye zorlamıştı.
Çünkü yaptırımlarla birlikte başta Çin ve Hindistan gibi Avrasya’nın bu iki kardeş (!) gücü olmak üzere, tüm ülkeler zor zamanında Rusya’nın yardımına koştu. Elbette ufak (!) iskontolar karşılığında.
Aslında Rusya’nın enerji gelirlerindeki kara tablo, Ocak ayından beri dünya basınına haber oluyor.
Artık süreğen olduğu görülen düşüş karşısında Rusya’nın yapabileceği tek şey, üretimi kısıp bunun dünya piyasalarında anlamlı bir fiyat artışına sebep olmasını ummak. Bir de enerji şirketlerinden hazineye daha fazla kaynak aktarabilmek için yeni vergi düzenlemeleri.
İkisini de yaptılar. Hem günlük ham petrol üretimi 500 bin varil düşürüldü, hem de geçtiğimiz Şubat ayından itibaren yürürlüğe giren düzenlemeyle kademeli olarak bir vergi artışı hedeflendi.
Sonucu Bloomberg HT’nin haberinden okumak mümkün. Yılın ilk 7 ayındaki petrol ve doğalgaz gelirleri, önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 41,4 azaldı. Bu dönemde 74 milyar dolar olması gereken gelir, 43,4 milyar dolarda kaldı.
Aynı dönemde Rusya’nın bütçe açığı ise 29 milyar dolar olmuş. Yani Rusya’da bütçe açığının tek kalemde sorumlusu, “Batı, kendi ayağına sıkıyor” dedikleri enerji yaptırımı olmuş.
Bu arada Avrupa elbette donmadı ama yediği ayazı da unutmadı. Ruble öncülüğündeki de-dolarizayonu ise, artık gülmekten yazamıyorum.
Fakat Rus merkez bankası, ABD dolarını artık tutamıyor. Aralık ayından beri yükselişte olan dolar, şu an 96 rubleden işlem görüyor. Savaşın ilk günlerindeki dalgalanmayı görmezden gelirsek ABD doları, son 10 yılda 80 ruble bandını hiç geçememişti.
Ortada bir kurşun olduğu kesin. Hedefi de Rusya’nın çeşitsiz ekonomisindeki başat gelir kaynağı, yani enerji kalemi olunca sonuç en başından belliydi.
Batı, “kendi ayağına kurşun” sıkmakla yetinmiş. Ruslar dua etsin de topyekûn “intihara” kalkışmasınlar!