Bundan yaklaşık yirmi yıl önce tanıştık Yekta Bey ile. Gazetemiz Türk Solu’nun bir etkinliği için Ankara’ya gelmiştim. “Gel seni Yekta Güngör Özden ile tanıştıralım” dedi arkadaşlar. Şaşırmıştım. Gericiliğe karşı verdiği amansız mücadele ile Atatürkçülüğün sembol isimlerinden biri haline gelmiş ve devletin en yetkili kademelerinde bulunmuş bir büyüğümüz ile tanışacaktım. İleri dergisi ve Türk Solu gazetesinde de yazmaya başlamıştı o dönem ama yine de bu kadar rahat görüşebileceğimizi düşünmüyordum.
Randevu saatinde Refik Belendir Sokak’taki evinin kapısındaydık. Ben biraz gergin, biraz da heyecanlıydım. Hayranlıkla takip ettiğim, saygı duyduğum, tarihi bir figür ile tanışacaktım.
Yekta Bey kapıyı kendisi açtı. Bizi görünce gülümsedi ve “Vay benim Atatürkçü genç arkadaşlarım gelmiş” diye heyecanla içeri davet etti. Hepimizle tek tek tokalaştı, sırtımıza vurdu. Salona davet etti. Sehpasında duran, bugün de her zaman içi taptaze çikolatalarla dolu olan ve evine gelen herkesin bildiği gümüş şekerliği açtı, ikram etti hepimize. Hiç beklemediğim bir sıcaklıkla karşılaşmıştım. Koyu ve gündeme ilişkin bir sohbetin ardından ayrılış saati geldi. Kapıda paltoma doğru uzandım ama o benden hızlı davrandı. “Ben tutayım da rahat giy” dedi. Bir kez daha şaşırdım. “Ne olacak canım bu insani bir yardımdır. Sen insan değil misin?” dedi gülümseyerek. Daha sonra öğrendim ki, zamanında aynı jesti ona İsmet İnönü yapmış. O gün bu gündür eve gelen misafirlerin paltolarını Yekta Bey kendi tutarmış. Güzel duygularla ayrılmıştım o evden.
Ankara’ya her gelişimde çaldığım kapılardan biri Yekta Bey’in kapısı oldu. Her seferinde ondan gelen o enerji beni bu ülkeye ve bu ülkenin kurucu değerlerine biraz daha bağladı. Her seferinde güzel bir sohbetle yenen bir parça çikolatanın en güzeli olduğunu hatırlattı.
Yıllar içinde kader beni Ankara’ya savurunca, Yekta Bey’in evi artık her hafta uğradığım bir yer oldu. Ve ilk günkü sıcaklığı her gelişimde yaşadım.
Ülkenin en karanlık günlerinde bile Yekta Güngör Özden bize bir umut ışığı oldu. Daha uzun yıllar da olmaya devam edecek…
***
Yekta Güngör Özden deyince çoğumuzun aklına Anayasa Mahkemesi’ne başkanlık yaptığı dönemde gericiliğe ve bölücülüğe karşı verdiği amansız mücadele gelir. O dönem hukukun bu ülkede her şeyden üstün olduğu bir dönemdi. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi ve onun başkanı, ülkede sözü dinlenen ve ciddiye alınan önemli figürler arasındaydı.
Ancak Yekta Güngör Özden’i sadece Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak ele almak, çok ama çok yetersiz bir değerlendirme olacaktır. Gençliğinden itibaren tarihe tanıklık etmenin ötesinde, tarihi şekillendiren bir isimdir Yekta Güngör Özden.
Gençliğinin öğrenci liderlerinden olan, Atatürk’ün Ankara Etnoğrafya Müzesi’ndeki geçici kabrinden çıkarılışına şahitlik eden 10 kişilik heyetin hayatta olan tek üyesidir. Etnoğrafya Müzesi önünde tutulan Gençlik Nöbetini örgütleyen, Anıtkabir’e taşınması sırasında yürüyüş kortejini yöneten isimlerden biri Yekta Güngör Özden’dir. Tüm bunları ve Atatürk’ün kalıcı istirahat mekanı olan Anıtkabir’e defni sırasında yaşananları, hayattaki tek şahidi Yekta Güngör Özden’den dinleyeceksiniz.
***
Yekta Güngör Özden’in Atatürkçülüğü sadece törenlerde ve yürüyüşlerde ortaya çıkan bir Atatürkçülük değildir. Özden, CHP Gençlik Kolları’nı kuran 15 gençten biridir. Gençlik Kollarının kuruluşunda rol almış, Atatürk’ün mirası olarak gördüğü CHP’de hiçbir karşılık beklemeden yıllarca görev almış, partinin avukatlığını üstlenmiştir. Bugün CHP tarafından hak ettiği değeri görmese de parti, Yekta Bey’in attığı temeller sayesinde ayaktadır.
Yekta Güngör Özden, aynı zamanda İsmet İnönü’nün de avukatıdır. Sadece avukatı olmaktan öte, yıllar boyu süren bir dostluğu olmuştur İsmet Paşa ile. Özden’in, İsmet İnönü ile olan anılarını ilk kez bu kitapta okuyacaksınız.
***
Yekta Güngör Özden’in Türkiye için verdiği hukuk mücadelesi sadece Anayasa Başkanlığı ile sınırlı değildir. Ankara Barosu’nda Genel Sekreterlik ve Başkanlık görevlerinde bulunan Özden, avukatlığı döneminde İsmet İnönü ve CHP’nin yanı sıra Bülent Ecevit, Salim Başol, Kemal Kayacan, ODTÜ gibi pek çok kişinin ve kurumun da avukatlığını yapmıştır. Aynı zamanda Ulus gazetesinin ve yazarlarının da avukatlığını Yekta Güngör Özden yapmıştır. O gün de, bugün olduğu gibi, gazeteciler yine mahkeme kapılarındadır.
***
Aradan 25 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen Türkiye’de Anayasa Mahkemesi Başkanı deyince pek çok insanın aklına hâlâ Yekta Güngör Özden gelir. Yekta Güngör Özden’in döneminde Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, Cumhuriyet’in en önemli direniş mevziisidir. O dönemin Anayasa Mahkemesinin iktidarla, dönemin cumhurbaşkanlarıyla olan ilişkisini, hukuk olan bir ülkede Anayasa Mahkemesi’nin ve Başkanının nasıl bir ağırlığı olduğunu bu kitapta göreceksiniz..
Yekta Güngör Özden, çocukluğundan itibaren tüm hayatını bir “nehir söyleşi”de Hazar Arısoy’a anlattı. Atatürkçülüğe Adanmış Bir Ömür ismiyle bir kitap olarak da yayınlanan söyleşinin seçtiğimiz bölümlerini sunuyoruz.