Halk, cumhuriyetine sahip çıktı
Bu yıl Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutladık milletçe.
Ama devletçe değil!
Bakalım Cumhuriyet töreni yapmamak için bu yıl ne bahane bulacaklar diye düşünürken haber Filistin’den geldi.
AKP’nin fikir ve eylem kardeşi Hamas, tarihe, en az Filistin halkının işine yarayan, en çok AKP’nin işine gelen ve en çok da Türk halkına zarar veren bir eylem olarak geçecek bir saldırı ile AKP’nin imdadına yetişti.
Filistin’de zulüm varken, Filistin’de bebekler ağlarken kutlama mı yapılırdı?
Önce TRT kutlamaları iptal edildi, ardından devlet resepsiyonu.
Cumhuriyet’in yüzüncü yılını kutlama mesajında Cumhuriyet’in kurucusunun, cumhurun ilk reisinin adını ağzına almadı son Cumhurreisi.
Ama adı anılmayan sadece cumhurun ilk reisi Atatürk değildi, cumhurun kendisi, yani Türk Milleti de yoktu!
29 Ekim törenini Vahdettin Köşkü’nden izlemeyi seçen biri için başka türlüsünü de beklememeliydik.
Atatürk’ün değil Vahdettin’in soyundandılar madem, cumhurun yani Türk milletinin yanında olmalarını, cumhuriyet sevincini, gururunu bizimle birlikte yaşamalarını beklememeliydik.
Devletin bir kenara çekilmesine, iktidar medyasının tüm bozguncu yayınlarına karşın Türk milleti ise o gün sokaktaydı, elinde Türk bayrağı, Atatürk resimleri, kırmızı beyaz giysileri ile milyonlar alanları doldurdu.
Halk, cumhuriyetine sahip çıkmıştı…
Vatan, millet, cumhuriyet
Cumhuriyet’in yüzüncü yılı bizler için tam bir muhasebe zamanı.
Madem iktidar Filistin kartını açtı ve Hamas adeta Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bir saldırı kampanyasına girişti, o zaman Filistin’den başlayalım biz de.
Filistin, ikili bir işgal altında.
İlk işgalci, dış güç olan İsrail.
İsrail devletinin kuruluşundan itibaren Filistin halkına yönelik katliam politikalarını dünyada savunan yok, hatta İsrail’de bile çoğunluk bunu tasvip etmiyor.
Ama Filistin’in asıl işgalcisi de, Filistin halkının asıl soykırımcısı da İsrail değil Hamas!
İsrail’in dışarıdan yaptığını Hamas içeriden yapıyor. Filistin halkının özgür geleceğini yok etmek ama kendi saltanatını sürdürmek için savaşıyor Hamas.
Tıpkı Vahdettin gibi!
Hamas’ın belki sarayı yok tünelleri var ama o tünellerde bir özgürlük tutkusu değil, gericilik ve halk düşmanlığı var.
Filistin’de yaşananlara baktığımızda şunu görmemiz gerek, Osmanlı’nın bakiyesi dediğimiz coğrafyada, özellikle Orta Doğu’da, kurulan ve yaşayan tek Cumhuriyet bizimki. Ve elbette bu bir tesadüf değil.
Çünkü cumhuriyet demek, öncelikle bir millet ve vatan demek.
Bu bir…
Sonra o vatanda yaşayan milletin kayıtsız şartsız egemenliği demek.
Bu iki…
Bu egemenliğin temeli içinse ille de laiklik demek.
Bu da üç…
Tarih bize laik olmayan hiçbir devletin bağımsız kalamayacağını defalarca gösterdi: Son örnek ise Filistin.
Hilalsiz yıldız, yıldızsız hilal
Cumhuriyetin yüzüncü yılında özellikle Doğu coğrafyasına bakalım.
Doğunun ilk kurtuluş savaşını veren ve emperyalizmi yenen Cumhuriyetimizin bayrağına bakalım; ay yıldızlı bayrağımıza.
Ay ile yıldız, biri geçmişi biri geleceği simgeler.
“Cumhuriyet ilelebet” derken, ezelden ebede deriz, hilal ve yıldız bize bunu gösterir.
Hilal, tek kaldığında Doğunun sözde Şeriatçı ama özde Müslüman değil İslam düşmanı Haçlı dostu devletler dünyası var. Tam anlamıyla bir Ortaçağ karanlığı.
Buna alternatif olarak bir de tek yıldızlı rejimler vardı, çoğu şimdi mazi olan sözde komünist devletler. Bunlar, tarihsel bağlarını; hilallerini kaybeden ve bir yıldız aydınlığında karanlığa hapsolan rejimlerdi.
Doğunun komünist örgütlerinin merkez üssü ise Filistin’di. Filistin’den yükselen kızıl yıldız, bir dönem dünyanın tüm ezilen halklarına gerçekten de ışık saçtı. Nice mücadelelere örnek oldu ama en sonunda o yıldız sönüverdi: Hilalsiz yıldızın yayacağı aydınlık ancak bu kadardı.
Yıldızın söndüğü yerde insanlar hilale sığındılar. Öyle ki eski yıldız avcıları bile yıldızlarını bıraktı, güneş takviminden ay takvimine döndüler adeta.
Sömürgeciliğe karşı savaş verilecekse bunun tek bayrağının milli bayrak olması gerektiğini, milli bayrağın ise dinsel bir simge olamayacağını, dini bu modern çağda yaşatmanın tek yolunun millet kimliği olduğunu, milli kimliğin ise laik olabileceğini anlamayan bir Doğu coğrafyasında yaşıyoruz.
Pusula Atatürk
Bayraksız coğrafya burası.
Örgüt flamalarının bayrak diye yutturulduğu topraklar burası.
Bir terör örgütü ile bir terör devleti savaşıyor, ikisi de aslında birbirleri ile değil kendi geçmişleri ile savaşıyorlar.
Birbirlerinin geçmişleri ile savaşırken kendi geleceklerini yok ediyorlar.
Her ikisi de sözde adına savaştıkları halkların geçmişine yeni utançlar ekliyor.
Füzelerin ve tünellerin dünyasında çoğu insanın hem vicdan hem de akıl pusulası şaşıyor.
Böyle anlarda en iyi pusula hep Atatürk’tür.
Cumhuriyet’in kıymeti
Filistin için yapılacak tek şey Cumhuriyet’in kıymetini anlamak olmalı.
Cumhuriyet, Türk milletine hem bağımsızlığını kazandırdı, hem özgürlüğünü.
İngiliz işgalciyi de iç işgalci Vahdettin’i de kovduk.
Vahdettin’in sadece hainliği var kimilerine miras kalan, o adını taşıyan köşk de işte bir hainlik köşkü sadece.
O köşkte Vahdettin’in hain ruhu yaşıyor belki ama Türk milletinin kalbi Atatürk’ün kalbinin durduğu Dolmabahçe’de atıyor.
Atası ölse de Türk milleti yaşıyor!
Sonra milyonlar olup Anıtkabir’e akıyor halk.
Atatürk’ün naçiz vücudu belki toprak olmuş ama işte Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşıyor…
Gurur ve huzur
Yüz yıl sonra belki coşkumuz az diye düşünebilirsiniz.
Ben de bazen bu duyguya kapılıyorum.
Ama sonra anlıyorum ki gururumuzun büyüklüğüne eşlik eden büyük bir huzur içindeyiz de ondan coşamıyoruz.
Huzur, gerçekten cumhuriyetteymiş.
Cumhuriyet’le birlikte bağımsızlık da gelmiş, özgürlük de gelmiş, barış da gelmiş.
100 yıldır barışın hüküm sürdüğü bu ülkede, anlıyorum ki cumhuriyet gerçekten tutmuş.
Yıldız, hilal ve kalpak
Dünya ise yeni bir savaşın provasını yapıyor.
Televizyonlar Gazze’den yayında.
Kimileri Filistin’e destek çağrısı yapıyor.
Ben ise Filistin’e sadece üzülüyorum: Hilal ve yıldızları yok.
Ve o hilalle yıldızı bayrak yapacak kalpaklı bir Gazi Paşa’ları.