Maraş’tan Hatay’a 10 ilimizi etkileyen iki büyük deprem sonrası yaşanan yıkım, aslında AKP’nin kurduğu ucube başkanlık sisteminin bir sonucudur. Her ne kadar Tayyip Erdoğan ve bakanları “Bu çok büyük bir felaket, buna hazırlıklı olmak mümkün değildi” ya da “kader…” gibi açıklamalar yapsalar da, bu sorumluluktan kurtulamazlar.
Türkiye deprem kuşağında yer alan bir ülke. 17 Ağustos gibi büyük depremleri çok yaşadık, bundan sonra da yaşayacağız. Ancak, Türkiye daha önce yaşadığı depremlerin hiçbirinde devlet yönetimi açısından bugünkü gibi çaresiz, elleri kolları bağlı ve şaşkın değildi. Bunun asıl nedeni de AKP’nin kurmaya çalıştığı rejim.
AKP’nin kurduğu rejim ülkede devlet bırakmadı. Devlet, Ankara’da bir saray ve onun içindeki danışman ve bakanlarla sınırlı değildir. Devlet, bir ilçedeki kaymakamdır. Hastanedeki başhekimdir… Askeri birliğin komutanıdır… Açın herhangi bir il ya da ilçe yönetiminin internet sitesini, bir protokol listesi göreceksiniz. Devlet işte o protokol listesidir. Protokol listesi sadece törenlerde kimin nerede oturacağını göstermez. Aynı zamanda devletin işlerinin, daha doğrusu vatandaşın işlerinin kimler tarafından yönetileceğini ve yürütüleceğini gösterir.
AKP sadece kurduğu başkanlık rejimiyle zaten devletin örgütlenme piramidini darmadağın etti. Yürüttüğü tasfiyeler ve yerine yerleştirdiği liyakatsiz görevlilerle de devleti felç etti. Sadece ve sadece AKP teşkilatından birinin akrabası ya da torpillisi olduğu için devlet makamlarını işgal edenler, o makamın gerektirdiği sorumlulukları alacak liyakate sahip değil.
Bunun sonuçlarını işte son depremde görüyoruz. Türk devleti yüzlerce, binlerce yıllık bir geleneğe sahiptir. O “protokol listesi” görev zamanı geldiğinde inisiyatif almaktan, elini taşın altına koymaktan çekinmez.
Ama biz 10 ili kapsayan 10-15 milyon insanımızın yaşadığı o çok büyük coğrafyada halkını enkazların içinde yalnız bırakan bir devletle karşı karşıyayız. Bu Türk devlet geleneğinin bir örneği değil. AKP öncesinde, böyle bir deprem yaşandığında, en küçük ilçenin kaymakamından en küçük askeri birliğin komutanına kadar herkes seferber olur ama vatandaşının enkaz altında saatlerce, günlerce yardım dilemesine kulaklarını tıkamazdı.
AKP, işte budevlet refleksini, bu inisiyatifi yok etti. Yukarıdan gelen emirlerle hareket etmeye alışmış, “Cumhurbaşkanımızın emirleriyle” iş yapmayı devlete ya da vatandaşa değil de AKP’ye olan sadakatin bir sonucu olarak sorumluluktan kaçmanın bir formülü olarak benimsemiş bir yapı oluşturdu AKP’nin başkanlık sistemi.
Enkaz altında hayatta kalmış, hatta telefonundan Twitter’a ulaşıp adresini duyurabilen ne kadar çok insan var… Peki AKP’nin devletinin bu yardım çağrılarına yanıtı ne oluyor? 72 saat boyunca o insanlara ulaşılamadığı gibi, o yardım çağrılarının en önemli platformu haline gelmiş Twitter kapatılıyor! Vatandaşının yardım çağrısına kulaklarını tıkayan, hatta bu çağrıların başka kulaklara ulaşmasını engelleyen bir yapıyla karşı karşıyayız! Bu yapıya “devlet” demeye dilim varmıyor açıkçası…
AKP zihniyeti, devlet yönetmeyi, iktidar nimetlerini paylaşma, iktidarına tehdit olarak gördüklerini susturma ve iktidarını ilelebet sürdürebilmek için gerekli olan baskı araçlarını harekete geçirme olarak görüyor. Ama işte o zihniyet, deprem gibi büyük bir felaketle karşılaşınca çaresiz kalıyor. Mesela, enkaz kaldırmak için askeri seferber etmiyor, çünkü Ordu’yu kategorik olarak “düşman” görüyor. Askerin depremzedeleri enkazdan çıkarıp “kahraman” olmasını içine sindiremiyor. İnanılmaz bir duygusuzluk, sorumsuzluk ve vicdansızlıkla karşı karşıyayız.
Devletin CHP’li belediyeler gibi “AKP’li olmayan” unsurlarının harekete geçmesini de kabullenemiyorlar. Bodrum Belediyesi’nin yardımlarını zorla “Muğla Valiliği yardımları” olarak göstermeye çalışan bir zihniyetten bahsediyoruz. 2 gün söndürülemeyen İskenderun Limanı yangınını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin itfaiyesi kontrol altına alınca “Devletin yapamadığını bir belediye mi yapacak” diye karalamaya çalışan bir bakanla karşı karşıyayız mesela. Halbuki o belediye de devletin bir parçası. Tabii Türk devlet geleneğine göre… AKP’nin kurduğu sistemde ise CHP’li belediye devletin düşmanı…
Türkiye küçük bir ülke değil… 85 milyonluk nüfusuyla, dünyanın en büyük 21. ekonomisiyle, binlerce yıllık tarihiyle Türkiye büyük bir ülke. Çok daha yoksul ülkelerin çok daha büyük felaketlerde çok daha az kayıplar verdiğini defalarca gördük. AKP, Türkiye’nin “büyük”lüğüne yakışmayan ve Türk milletinin hak etmediği bir sistem kurmuş durumda. Bu sistem, bu ucube başkanlık rejimi, bu AKP zihniyeti, yaşanılan büyük yıkımın asıl sorumlusudur.