Tüm dünya günlerdir Rusya’nın Bucha’da yaptığı katliamı konuşuyor. Ben şimdi tüm dünya diyorum ama Türkiye’de belli bir kesim var, onlar katliamı konuşmaktan çok katliamcıyı aklama derdindeler. Hem de en alçakça yöntemlerle…
Amerika Irak’ı işgal ettiğinde, Türkiye’deki Amerikancılar bir bir ortaya çıkmıştı. Televizyonlarda, gazete köşelerinde iğrenç bir Amerikancılıktır gidiyordu. Bugün çoğunun ismini hatırlayan bile yok.
Rusya’nın Ukrayna işgali ile birlikte Türkiye’deki Rusçu şebeke de ortaya çıktı. Bu şebekenin içerisinde siyasi partilerin genel başkanlarından gazetecisine, solcusundan ulusalcısına, AKP’lisine kadar pek çok kesimden isimler var.
Hal böyle olunca, Rusçu propaganda her kesimde etkili oluyor.
İşte o şebekenin Sözcü’de yazan iki kalemi, Yılmaz Özdil ve Soner Yalçın, Rusya’nın yaptığı Bucha katliamı üzerine Rusya’yı aklayan birer yazı yazdılar.
Soner Yalçın, “Bucha katliamı” başlıklı yazısında, katliamı değil asıl ABD’nin Ukrayna’yı kışkırtmasını konuşalım diyor. Yani katliamı, elleri bağlanıp infaz edilen sivilleri değil, onları öldüren Rusya’yı değil, ABD’yi konuşmalıymışız.
Niye? Çünkü ABD’yi konuşursak Rus işgalini ve katliamını konuşmayız.
Peki, Soner Yalçın’ın dediğini yapalım. Hadi diyelim ki, ABD Ukrayna’yı kışkırtmış olsun. Ne diyeceğiz? Ha tamam, ABD kışkırttıysa Rusya Ukrayna’da katliam, soykırım yapabilir mi diyeceğiz?
Bir insan, solcu, Atatürkçü, ulusalcı veya hangi görüşten olursa olsun, insanlığını, vicdanını nasıl bu kadar köreltebilir, gerçeği nasıl bu kadar saptırabilir?
Gelelim Yılmaz Özdil’e. Uzunca bir yazı yazmış “Bucha’da ne oldu?” başlıklı. Milli Mücadele yıllarında Türkiye’nin batısında ve doğusunda Yunan ve Ermenilerin Türklere yaptıkları katliamlardan örnekler vermiş.
Bütün bu vahşete rağmen Batı basınının katliamları görmezden geldiğini ve Yunan yanlısı yayınlar yaptığını yazmış.
Bu nedenle Batı basınına güvenemezmişiz, Batı basınında çıkan haberlere inanıp Rusya’yı katliamcı olarak suçlayamazmışız.
Doğrudur, Milli Mücadele yıllarında, özellikle İngiliz basını Milli Mücadele aleyhine kara propaganda yapıyordu. Türklerin öldürüldüğü katliamlar, sanki Türkler öldürmüş gibi haber yapılıyordu.
Ama bütün Batıyı ya da bütün Batılıları kötü, şeytan ya da yalan haberler üretiyorlar diye genelleyemeyiz.
Örneğin, Sakarya Savaşı’ndan sonra Ankara hükümetine yakın iki Amerikalı misyoner, Annie Allen ve Florance Billings, Halide Edip ile birlikte Yunan ordusunun kaçış güzergâhı üzerindeki köylere gidip, köylülerle görüşüp fotoğraflar çekerek Yunan katliamıyla ilgili rapor yazmışlardı.
(Milli Mücadele üzerine yıllarca çalışmalar yapıp kitaplar yazan Yılmaz Özdil bunları biliyordur diye tahmin ediyorum.)
Bu ses getiren rapor, sadece Amerikan basınında değil, İngiliz basınında bile yer alabilmişti. İki Amerikalı kadın, Türk’ün uğradığı katliamın dünyaya duyurulmasını sağlamışlardı.
Şimdi ne yapacağız? Raporu Batılılar yazdığı için yalan mı kabul edeceğiz?
Yılmaz Özdil ve bilumum Rusçuların mantığına göre öyle yapmamız gerekir.
E, hadi öyle yapalım!
Bu rapor yalansa, Yunanlılar Türkleri katletmemiş demektir. E o zaman Türkler kendi kendilerini mi katletti?
Kendi köylerini de kendileri yaktılar demek ki.
Rus ordusu Bucha’dan çekilirken katliam yapmadıysa, Rusculara göre neden yapsınlar ki, Yunan ordusu da çekilirken katliam yapıp çekildikleri yerleri yakmadılar demek ki.
Yılmaz Özdil’in memleketi İzmir’i de Yunanlılar yakmadı o zaman.
Hem niye yaksın ki?
Ben bu yazıyı yazarken Ruslar Kramatorsk’ta tren garını vurdu. Tahliye için gara giden siviller öldürüldü.
Amaaan, ABD’nin Ukrayna’yı kışkırtmasını konuşmak varken tren garında öldürülen sivillerden bize ne değil mi?
Umarım Rusçuların mantığındaki sakatlığın ve vicdansızlığın anlaşılmasında bir nebze katkım olmuştur.