“Establishment” ve oligarşi kavramlarının teorik modellemesini Marks’tan hareketle yapalım. Paranın kapitale dönüşmesi ve üretime girerek meta-kapital-meta üstü döngüsüyle endüstriyel kapitalizmin Marks tarafından kutsandığı bir modeldir bu. Meta ile meta üstü arasındaki artı değer ise para-meta-para üstü şeklinde ticaret burjuvazisine pay aktarılarak paylaşılır.
Üretimin maddi genişleme dönemindeki yatırımların ortaya çıkardığı bu kapitalist yapı, “establishment” olarak tanımlanmaktadır. Bu, Marks tarafından kutsandığı gibi, Lester Thurow tarafından da vurgulanmaktadır.
Oligarşiye geçiş ise, Ernest Mandel’in tanımladığı uzun dalgalarla açıklanabilir. Yükselen maddi genişleme dönemindeki endüstriyel yatırımın genişlemesi sonucu, süreç içinde kârlılığın düşmesiyle para sermaye kapitalden ayrılarak paraya dönüşür ve para üstü biçiminde bir kârlılığa geçilir. Bu, gerileyen dönemin ilginç bir sürecidir. Oligarşinin başlangıcı bu temele indirgenir.
Bu boyutuyla paranın üretim merkezinden ayrılarak daha farklı merkezlerde üretime geçmesi olgusu, Wallerstein, Frank ve Arrighi tarafından sermayenin yer değiştirmesi ve küresel gelişmenin coğrafi olarak yer değiştirmesi olarak tanımlanmaktadır. Benim vurguma göre ise ileri teknolojiyle birlikte para-sermayeye geçilmesinden sonra ikili bir yol ayrımı çıkar. Birinci yolda daha ileri bir teknolojiye yatırım yaparak “establishment” oluşur. Silikon Vadisi’ne yüksek teknoloji yatırımı yapılması gibi. Ardından “establishment”, petrol sanayii, ilaç sanayii, biyo-teknoloji ve savaş sanayiini kullanır.
İkinci yolda ise para-sermaye, dünyanın ana merkezlerinde dolaşmaya başlar: Londra, New York, Chicago, Tokyo, Hong Kong, Singapur ve Dubai ağı. Bu, kapitalden paraya geçiş sürecidir. Klasik otomobil endüstrisi, kimya sanayii gibi daha geri teknolojilerin devamını sağlayan sanayileri oluşturmak üzere Almanya, Japonya, Kore, Malezya ve Çin’e geçilir ve böylece oligarşik bir yapı oluşur. Çünkü buralarda ucuz ücret üzerine yatırım yapılmıştır. Otoriter bir yapı kurmak şarttır.
Buna bir döngüden çıkış, öbür döngüye geçiş de denilir. Bu döngüden çıkışın sebebi, uzun dalgaların, ilerleyen dalganın gerileyen dalgaya dönmesi sürecidir. Örneğin ABD’de otomobil sanayii, petrol sanayii, Amerikan sistemindeki ilk ilerleyen dalgayı oluşturmaktadır. Fakat 90’lardan sonraki dönemde klasik endüstriler diyebileceğimiz bu endüstriler artık verimli olmamaktadır. Çünkü ABD’de yüksek hayat standardı ve yüksek işçi ücretleri nedeniyle kapital, bu teknolojiyi düşük artı değerle sürdürebilmektedir. Geniş yeniden üretim sağlanamamaktadır. Bunu sağlamanın yolu, eski teknolojileri devam ettirecek yeni coğrafi alanlara geçmektir. Bu yeni coğrafi alanlar, Çin ve Japonya gibi ülkelerdir. Kitlesel üretim yapılan sektörler, bu bölgelere geçmektedir. Para, Amerika’daki kapitalizmden ayrılarak uydulara göçtüğünden buralardaki para davranışı, “establishment” değil oligarşi olacaktır. Düşük ücrete ve yüksek çalışma saatlerine dayanan ithal ikameci üretime yönelik ülkelerde sermaye davranışı, oligarşik olmak zorundadır.
ABD’de ise yeni teknolojiye geçmiş, asrın başlangıcında olduğu gibi yeni teknolojiyle olağanüstü yüksek bir artı değer ve katma değer oluşturan sektörler oluşmuştur. Bu yüzden demokrat olmak durumundadır. Böylece işçi ücretlerini ve çalışma saatlerini sınırlamayan yeni bir ekol oluşmuştur. Sonuç olarak yüksek teknoloji, ABD’nin yeni “establishment”ı olarak ortaya çıkmaktadır. Yapay zeka, savaş sanayii ve kaya gazı gibi ileri teknolojilerin parayla buluşarak paranın yeniden kapitale dönüşmesi ve kapitalizmin yeni bir döngüye girmesiyle birlikte ABD’nin yeni yüzyılı başlayacak denilebilir.
Buna karşılık, ilerleyen teknolojinin Silikon Vadisi’ne yerleşimi sürecinde ABD’nin diğer bölgelerindeki otomobil endüstrisi ve diğer Amerikan endüstrileri, Uzakdoğu’ya göçtüğü için bir sanayisizleşme ortaya çıkmaktadır.
Aynı şekilde hayvancılık da önemli bir öğe olarak ortaya çıkmaktadır. Günümüzde et yemeye karşı çıkan Kamala Harris’in de desteklediği gruplar, ABD’nin domuz ve sığır üretimini baltalamaktadır. Böylece Silikon Vadisi’ne yerleşen “establishment” ile çevrede gerileyen endüstrilerin arasında bir çelişki doğmaktadır. Böylece merkez-çevre çelişkisi, Amerikan coğrafyasında ortaya çıkma noktasındadır.
“Barış, barış, barış” diyerek savaşı ortaya çıkaran yeni Amerikan “Deal”ı, savaş sanayiini canlandırmıştır. Çünkü ileri savaş sanayiinin en büyük müşterisi, ister istemez devlettir, Amerikan devletidir. Bu devlet de oligarşik bir siyasi yapı içinde yönetilme noktasındadır. Bu yapı da savaş sanayiinin devamı için küresel bir savaşın varlığını istemektedir. Trump “savaşa karşı çıkacağım, ABD’nin güçlenmesine odaklanacağım” derken aslında Amerika’nın gelişme motorunu oluşturan savaş sanayiine karşı çıkmaktadır. Oligarşiye rağmen iktidar olunamaz. Gerek Ukrayna’daki savaş, gerekse İsrail savaşı, aslında Amerikan savaş sanayiinin tüketim pazarını oluşturmaktadır. Amerikan oligarşisi ve “establisment”ının ortak çıkarları, küresel savaş bölgeleridir. Bu savaş bölgeleri, savaş sanayiinin ve ileri teknolojinin pazarlarını oluşturmaktadır.
Çevreci ve küresel ısınmaya savaş açmış anti-petrol Kamala Haris çizgisi, “establishment”ın temel sanayiine karşı çıkmış olmaktadır. Trump ise ABD’nin Ukrayna politikasına karşı çıksa da savaş sanayiine kökten karşı duramaz. Nitekim elektrikli araçlara karşı çıkan, kaya gazı üretimine destek veren Teksas’taki rafinerileri destekleyen Trump ekolü, dünyadaki savaşın en büyük kışkırtıcısıdır. Çünkü kaya gazının Avrupa’ya satılabilmesi için Rusya’nın doğal gazının geçmesi engellenmelidir.
Rusya’nın gazının kesilmesi, aslında Ukrayna Savaşı’nın temel nedenlerinden biridir. İkincisi, savaş sanayiinin hızlandırılması için ortaya çıkan bir olaydır. 90’ların başında ABD geriledi denirken Körfez Savaşı’yla Amerikan savaş sanayii canlandırılmıştır. Saddam ile olan savaşta ABD, Suudiler ve Katar adına attığı her füze için milyon dolarlık ödemeler almıştır. Böyle Amerikan savaş sanayii ve borsası, o dönemde jet hızıyla yükselmiştir. Körfez Savaşı’yla birlikte ABD, tekrar lider olmuştur.
Küresel savaşın aslında ABD savaş sanayiinin pazarı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durumda Trump her ne kadar savaşa karşıyım dese de bu tavrını mecbur değiştirecektir.
Ukrayna Savaşı ile birlikte hem Amerikan kaya gazı teknolojisi öne çıkartılmış hem de Amerikan savaş arsenali tüketilmiştir. ABD, Körfez Savaşı’ndan sonra bu iki yapı sayesinde nasıl toparlandıysa Ukrayna Savaşı’ndan sonra da toparlanacak gibi gözükmektedir. “Kontrollü savaşlar”ın yaşandığı bir dünya yaratılmaktadır.
ABD’de Kamala ile Trump’ın seçim mücadelesinde Trump’ın esas oy alanı, kapitalizmin geri olduğu bölgelerdir. Kamala, savaş sanayiine ve ABD’deki et tüketimine karşı çıkan söylemleriyle “establishment” ile zıtlaşmaktadır. Trump ise “establishment” ile uzlaşma noktasındadır.
Trump, çevredeki desteğinin yanında savaş sanayiini, ileri teknolojiyi ve petrol sanayiini yanına aldığı anda güçlenecektir.
Önümüzdeki seçimde ABD’nin önündeki tercih iki yanda yer alacaktır:
– Bir yanda savaş sanayii ve ileri teknoloji,
– Diğer yanda çevreciler ve insan hakları gibi demokratik tezler.
(Devamı gelecek)