PKK’nın yasal siyasi uzantısı, yerel seçimlerde “CHP”den kıl koparmaya çalışıyor. 1991’deki yemin krizinde sergilediği pozdan başka hiçbir siyasi izi olmayan ve Mehdi Zana’nın karısı olmaktan başka hiçbir özelliği bilinmeyen Leyla Zana’nın 8 sene sonra ortaya çıkıp Erdoğan’a “açılımı buzdolabından çıkarma” mesajı vermesi boşuna değildi.
(Zana röportajını dün Erkan Karaarslan incelemişti: https://www.turksolu.com.tr/leyla-zanadan-cagri-erdogan-bizi-delige-supurmesin/)
Zana’nın mesajı iki yönlüydü. Biri, Erkan Karaarslan’ın tespit ettiği gibi Erdoğan’a “Bizi deliğe süpürme” çağrısıydı.
Zana, aynı ifadelerle bir mesaj da Özgür Özel’e yolluyordu. DEM’in hazır taliplisi var. CHP’den istediğimizi alamazsak AKP’ye varırız. Daha doğrusu AKP adına bozgunculuk yapıp CHP’ye zarar veririz.
Nitekim Yavaş, Çerçioğlu, Böcek gibi isimler hâlihazırda DEM’in hedefinde.
Hemen ardından dün de Başak Demirtaş sahneye sürüldü. Başak Demirtaş’tan ikinci bir Zana çıkar mı? Hiç zor değil ama bu ayrı konu.
Başak Demirtaş diyor ki;
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için henüz partimiz DEM Parti’den bize bir öneri gelmedi, ama halk ister, partimiz de uygun görürse, demokrasi ve toplumsal barışın önünü açacağına inanırsak, düşünebiliriz.”
Bu, öyle spontan bir demeç değil. Görüşmeyi Kürtçü Artı Gerçek’ten İrfan Aktaş yapmış. Hesapta bu röportaj, Başak Demirtaş’ın Edirne Cezaevi’ndeki eşini ziyaretinden sonraya denk gelmiş ve görüşmeden böylesi bir sürpriz çıkmış. Bak hele!
Peki, başka sorular? Başka cevaplar? Vardıysa bile sırf bu demeç hatırına yayınlanmıyor. Demek ki planlı programlı bir gündem çabası söz konusu. İrfan Aktaş’ı soruyu açıklayış tarzı bile falso: “Başak Demirtaş’a İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olabileceğine dair iddiaları sordum.”
İddia eden kim? Aslı yok yaylasında bin beş yüz koyunum var benim. Hey kekliğim hey!
Başak Demirtaş, bir şey daha ekliyor:
“Bu durumda birilerine kazandırmak veya kaybettirmek için değil, İstanbul’da kazanmak için yarışa gireriz ve iddialı oluruz.”
Demek ki ikinci ve daha önemli bir mesaj, doğrudan Ekrem İmamoğlu’na. “İyi acıtırız, kaybedersin” diyorlar.
Kocası, “Seni Başkan yaptırmayacağız” diye pazarlıkta el yükseltiyordu. Bu da “Seni yeniden İBB Başkanı yaptırmayacağız” diyerek pazarlık kızıştırıyor.
Dilek İmamoğlu, Başak Demirtaş’la görüşmesini “barış için bir araya geldik” diye açıklamıştı. Ayşe Arman’a “Bunun neresi yanlış?” diye soruyordu. Ekrem Bey’in ve partisinin yediği ucuz şantaja bakılırsa neresinin yanlış olduğu, o buluşmaların ve onore etmelerin hiç de “barışa” hizmet etmediği ortada.
Tüm bunlar, önümüzdeki günlerde sonuçlanacak CHP-DEM ittifak görüşmelerine dışarıdan Kürt şantajı.
CHP, bu şantaja dünden teslim. İmamoğlu’nun bu çarpık mantığa epey teşne olduğu, hatta İstanbul’u garantilemek için CHP’ye tüm Türkiye’yi kaybettirmeyi bile göze alacak karakterde olduğu şüphesiz. İmamoğlu, CHP’nin DEM’e tavizler vermesi için Özel’i sıkıştıracaktır.
Peki, acaba hesap doğru mu? Şantaj geçerli mi? Yani eğer buna değecek olursa Türkiye’de CHP’ye kaybettiren teslimiyet, İstanbul’da kazandırır mı?
(Dün Ali Özsoy da bu sakat hesabı çürüten güzel bir özet kaleme almıştı: https://www.turksolu.com.tr/kurtculerin-oy-matematigi-sahtekarligi-ve-milliyetci-oylar-gercegi/)
Apo’nun mektubu da okundu, kardeşinin röportajı da yayınlandı ama işe yaramadı. Çünkü Apo’nun Kürtlerde karşılığı yok. (Aslında genel seçim barajının %7’ye düşmesiyle Kürt partisinin de oy kaybettiğini hesaba katarsak, durum Kürtçü siyaset için çok daha vahim.)
Bu noktada Demirtaş cephesinin tezi şu: Yeni Apo benim, yeni İmralı da Edirne. Pazarlık da açılım da ittifak da benden sorulur. Tıpış tıpış Edirne’ye geleceksiniz. Şimdi uzaktan karımı öne sürüyorum, görün bakın nasıl da etki yaratıyor.
Demirtaş gerçekten de Apo’nun aksine 2019 seçimleri için sandığa gitme çağrısında bulunmuştu. Fakat 31 Mart-23 Haziran farkına bakarsanız Ekrem İmamoğlu’na kazandıran 800 bin farkın AKP-MHP tabanından gelen Türk seçmen olduğu ortada. Dahası, geçen 5 yılın ardından asıl kilit unsurun milliyetçi taban olduğu yoğun bir şekilde kendini belli ediyor.
Aslında DEM’lilerin Başak Demirtaş’ın adaylık açıklamasına çok sevinmesinden bile bir sonuç çıkar. Onların gözünde İmamoğlu, kendilerini aşarak, icazetsiz, davetsiz, teklifsiz bir şekilde Kürt seçmene ulaştığı için cezalandırılması gereken unsur. Yani DEM Parti olmadan da Kürtler İmamoğlu’na oy verebiliyormuş. Ara sıra benzer bir itirafı Ankara için de yapıyorlar. Kürtler Mansur Yavaş’a oy veriyor ama onları mal gibi sayan PKK partisi, kasanın başına geçip fatura kesmek istiyor.