Merkez Bankası ve makroekonomi ile ilgili bir yazının başlığına belki bu ifadeler yakışmıyor: “Paçayı sıyırmak”, “yol yapmak”, “arazi olmak”… Ancak AKP Türkiye’sinde tam olarak yakışıyor. Özellikle söz konusu olan Cevdet Akçay olunca.
Bilindiği gibi bu ağzı bozuk şahıs, Hafize Gaye Erkan’ın yardımcısı olarak göreve gelince kurumsal, plaza ortamlarında çok yaygın “Türkilizce” açıklamalar yapmıştı. “Endojen”, “mendojen” gibi terimler sıraladıktan sonra en amiyane ve bel altı üsluplarla açıklamalarına devam etmiş ve Türk halkının “ıkına sıkına” da olsa acı reçeteyi içeceğini ilan etmişti.
Ikınmalı sıkınmalı teknokratın tavırları değişmemiş. Yine küstah, yine anlamsız ve yine boş konuşuyor. Hafize Gaye Erkan, Merkez Bankası Başkanlığı’ndan “tasfiye” edildikten sonra yardımcısı Cevdet Akçay konumunu korudu. Yeni başkan ile yapılan basın toplantısında ise sahne çaldı. Belli ki sesini seven tiplerden…
Önce kendi kendine soru sordu. Sonra bu soruyu bana niye sormadınız diye gazetecilere çıkıştı. Sonra kendi sorduğu soruya kendi yanıt verdi. Saçma ve mantıksızdı. İçinde “oksimoron”, “set etmek”, “link” sözcükleri geçiyordu. İnsanın kendine sorduğu soruya yanıt verememesi de büyük başarı! “Oksimoron” gibi… Gerçi oksimoron o değildi, yanlış kullandım. Zaten Cevdet Bey de yanlış kullandı. Sorun değil.
Cevdet Bey’in konuşmasından anladığım kadarıyla diyor ki; “enkaz devraldık”! 7 ay geçmiş devralması üzerinden… Ben kendisinden şöyle bir yorum beklerdim “enkaz devraldık, Hafize Hanım daha da batırdı, şimdiki de batırabilir ama kimse beni sorumlu gösteremez, çünkü ben en üst seviyede konuşabilen biriyim, anlayan anlar.”
Enkaz edebiyatına ek olarak Cevdet Bey bir şeyi daha itiraf ediyor. Hiçbir veriye güvenip politika “set” edemiyorlarmış. TÜİK istatistikleri v.s. hepsi uydurma demeye getiriyor. Yahu insanın onca Boğaziçi okuyup, yurtdışı yurtiçi üniversite kürsülerinde liberal ağalık yapıp, kodaman firmalarda dirsek çürütmesine gerek var mı bu anlaması için?
Eline mikrofon alıp röportaj yapan herhangi birine, sokaktaki amcalar teyzeler bunun aynısını söylüyor. TÜİK verilerinin palavra olduğunu anlaması için Cevdet Bey’in TCMB’nin en tepesine çıkıp, 7 ay boyunca hiçbir şey yapmadan oralarda takılması mı gerekiyordu? Ancak yine de çok büyük bir kazanım. Cevdet Bey de bir deneyim kazanmış oldu. CV’sine yazsın. Öyle diyor ya “liyakat”çı tayfa: “Hocanın CV’sine kurban”…
Tayyip Erdoğan’a da hak vermek gerekir. En bayat liberal tekerlemeler ile birlikte “liyakat liyakat” diye kafa ütülemekten başka hiçbir ekonomik politika önermeyen muhalefeti de susturalım bari diyor. Alın işte Türkçe konuşmaktan aciz tipler, 90’lardan fırlamış neo-liberal iktisat guruları, ABD finans yöneticileri v.s. Bizde kadro çok. Onları da getirttik. Gerekirse Suudi Arabistan’dan Ronaldo’yu dahi getiririz. Nasılsa devletin bütçesi deniz… Olmazsa Acun sponsor olur.
Hafize Gaye Erkan Türkiye’ye geldiğinde sahte muhalefet, zil takıp oynuyordu. Sonunda liyakat kazanmış, CV’si göz doldurmuş, hem kadınmış hem güçlüymüş, aman AKP harcamasınmış…
Türkiye’de ilk biz, Türk Solu olarak yazdık. “CV’sine kurban” denilen Hafize, ABD tarihinde son 50 yılın en büyük banka batışının bir numaralı sorumlusu bir isim. Hakkında bir sürü dava açılmış ve kendini Türkiye’ye atmıştı.
“ABD’de bankası 100 milyarı batıran Hafize Gaye Erkan, Merkez Bankası’na atandı” başlıklı yazımda First Republic Bank’ın batış sürecini detaylı bir şekilde ele almıştım. Ancak Hafize Hanım’ın da hakkını vermiştim. Hafize Hanım, bankanın batış sürecinin hemen başında istifa ediyor. 2021 Aralık’ta bankanın CIO (bankanın CEO’su) mevkiinden ayrılıyor. 2022 yılı boşunca aralıksız bankanın hisseleri düşüyor ve 16 Mart 2023’te banka iflas bayrağını çekiyor. Tam 100 milyar dolarlık batık!
O zaman şöyle yazmışım: “Batan gemi örneğini vereceğim ama Gaye Hanım geminin kaptanlarından aslında, yani ilk değil en son terk etmesi gerekenlerden. “AKP profiline uymuyor” şeklindeki olumlu değerlendirmelere bu yüzden katılamayacağım.”
Aynı yazıda, bu sefer AKP iyice gözü kararttı, anlaşılan Türkiye Cumhuriyeti’ni tamamen batıracaklar ki; bu iş için hususi “liyakat” getirtmişler, diye kaygımı belirtmiştim.
Artık Hafize Hanım mı daha uyanık yoksa bu işi alışkınlık edindiğinden mi, hanımefendi yine çekti gitti. Hem de kendisi sorumlu da sayılamayacak. Çok komik bazı tartışmaların ardından bankadan ayrılıp kendini yine kurtardı. Geldiğinde kendisini yere göğe koyamayan muhalefet ise bu sefer tam tersi bir hezeyanlar içinde: “Ay ne görgüsüz kadın, babası asansörde küfür etmiş, annesi her gün dolma sarıp gönderiyormuş…”
Ya hakikaten siz muhalefet değil, AKP’nin aparatısınız! AKP kadını getirince de alkışlıyorsunuz, kovunca da!
Ancak bu işin içinde başka bir iş var bence. Cevdet Bey’in dünkü açıklamalarından sonra Hafize Hanım’ın kovulmadığı, kendini kovdurttuğu ihtimali bana daha yüksek görünmeye başladı. Bilindiği gibi Hafize Hanım’ın ayrılma sürecini, “ev kiraları çok yüksek, ev tutamadım, anamın üç odalı evine sıkıştık” gibi serzenişleri tetiklemişti. Cevdet de “arazi” olmanın yollarını arıyor gibi: “Yeğenim enkaz devraldık. Çok sıkıntı var. Ikınmayla sıkınmayla da olmayacak gibi…”
Yine de bunlar çok yanlış şeyler. Batan gemiden ilk kaçana kaptan değil başka bir şey denir. Hafize Hanım da Cevdet Bey de bence tam AKP’li tipler. Açıkça AKP’nin “reisi” bile bir fırsat bulsa “enkazı” birilerine kilitlemek isterdi ancak işte ona da başa getirenler izin vermiyor: “Sen daha bir dur. Daha batıramadın iyice Türkiye’yi.”