İran, füze ve SİHA’larıyla kendi Şii Hilali’ndeki güçlerinden İsrail’e bir saldırı düzenledi. İsrail’in söylemiyle, 300’den fazla SİHA ve füze saldırısı olmasına rağmen, bunların %99’u havada vuruldu.
Kara saldırısı bakımından İran-İsrail hattı üzerinde SDG’nin yer alması, SDG’nin misyonunu da açığa çıkarmıştır. Bu, KCK’nın Suriye’de savunduğu Rojava projesi değil, İsrail’in savunulması için bir Amerikan üssü oluşturulmasıdır. Bunun yanında Türkiye’nin Irak’taki derinlemesine operasyonu açısından da değerlendirildiğinde, ABD için önemli olan artık PKK değil SDG’dir. Türkiye’nin Suriye’deki SDG’ye saldırmaması karşılığında Irak’taki PKK karşıtı operasyonun yolu açılmaktadır. Irak’ta Talabani-PKK-İran işbirliğine karşı Türkiye’nin operasyon yapması, İran’ın batıya doğru hareketinin yolunu kesmektedir. Bu da belirgin olarak İsrail ve ABD’nin ana stratejisinin, kara güçlerinin İsrail’e doğru bir kuşak halinde Şii Hilali’ni dini ve etnik bir kuşak olmaktan çıkarıp askeri bir kuşak olmasının önünü almaktır.
Şii Hilali’ni bundan 15 yıl önce ortaya koyduğumda, demografik yapıların üzerinde durmuştum: Basra Şiiliği, Irak Şiiliği ve Nusayri olarak Suriye Şiiliği. Burada ekonomik bir olgu, Akdeniz’e İran petrolünün ulaştırılması projesiydi. Ancak askeri yapısı söz konusu olamamıştı. Irak’ta Şiilerin etkin olması, sonra IŞİD’in ortaya çıkması, ardından Haşdi Şabi’nin Türkiye sınırına kadar gelmesi, Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu’nun Suriye’den çıkması talebi esas olarak Esad’dan değil, İran’dan gelmektedir. Türkiye bunu kabul etmemektedir.
İran’ın İsrail’e yaptığı son atak, Netenyahu için kurtarıcı bir hamle olmuştur. Dünya güçlerinin İsrail’in yaptığı katliamı kınama noktasında, İran ve Şii Hilali’nin İsrail’e saldırısı, Hamas’ın ilk saldırısını hatırlattığı için İsrail’in dünya gündeminde insan hakları konusundaki tepkileri nötralize etmiş ve İsrail’i haklı konuma getirmiştir. İran için başarısız olan bu son atak, Netanyahu için bir başarı olmuştur, dünya basınında “İsrail’in koruyucusu” olarak bir kahraman gibi konuşmaktadır. Bu saldırı öncesi, Filistinlilerin katliamcısı olarak kendi ülkesinde bile konuşamazken, dünyada kahraman haine gelmiştir. Bu da İsrail ile İran arasındaki tango kavramını düşündürmektedir: Ortadoğu’da İran-İsrail tangosu.
Diğer taraftan, kuşkucu bir bakış açısıyla bakarsak İran’daki Şii Hilali yanlısı grupla, yani İran etkisinin Suriye ve Irak üzerinden Akdeniz’e kadar uzanmasını isteyen grupla tutucu/klasik mollalar arasındaki çatışmanın bir yansıması da söz konusudur. Şöyle ki, İran’ın en gizli toplantılarının Süleymani suikastından beri sürekli İsrail tarafından vurulması bir kuşku yaratmaktadır. Sanki İsrail, İran’ın muhaliflerden temizlenmesi rolünü de üstleniyor gibidir. Özet olarak, İran ile İsrail arasındaki tango ya da bir tahterevalli harekât gibi yorumlayabiliriz.
Bir başka açıdan da İran’ın gönderdiği 300 SİHA’ya baktığımızda, karşıda yüksek teknolojili bir savunma olduğunda tamamen düşürülmüştür. Hatta Amerikalıların bir F-16 ile 70 SİHA’yı vurduğu görülmüştür. Bundan çıkarılacak ders şudur: Sadece SİHA’lara dayalı bir hava kuvveti yetersiz kalacaktır. SİHA’lara aşırı önem atfeden bütün tezler ve “SİHA’larla yeni bir savaş stratejisi oluşmuştur” söylemleri böylece çökmüştür. Bu da göstermektedir ki, Türkiye F-16, F-35 gibi savaş uçaklarıyla kendini savunabilir. SİHA’lar sadece sabit militan güçlere karşı etkili olabilir, modern güçlere karşı etkisizdir.
Bizdeki Çinci İrancılar, İran’ın İsrail’e çok büyük karşılık verdiğini iddia etmektedir. Ancak bu “karşılığın” İsrail tarafındaki etkisinin ne olduğu sorulmamaktadır. Aslında İsrail’in “Demir Kubbe”si ve Amerikan uçaklarının savunmasıyla İran saldırısı sonlandırılmıştır. Bu İran için büyük bir fiyaskodur. Türkiye’deki Çinci İrancılar ise, “İran güçlü bir devlettir. İsrail’e yanıt vereceğini kimse düşünmüyordu, bakın saldırıyı yaptı.” söylemini kullanmaktadır. Halbuki sonuç sıfırdır.
Başını kuma gömen analizciler, Türkiye’nin Irak’taki operasyonlarına da tek yanlı bakmaktadır. SDG’nin rolünün İran’ı karada durdurmak olduğunu görmemektedirler. İran’ın Suriye’deki egemenliğini görmemekte ve “Türkiye Suriye’den çıksın” söyleminin ardında aslında İran olduğunu gözden kaçırmaktadırlar. Biz ise 15 yıldır ortaya koyduğumuz “Şii Hilali” tezlerimizle bölgenin gerçekçi analizini yapabilmiştik.
“300 SİHA” daha İsrail topraklarına girmeden havada vuruldu. Amerikan F-16’ları, İran’ın SİHA saldırısını durdurmayı başardı. Bu da bize gerçek teknolojik silahlara sahip olmamız gerektiğini göstermektedir. Sadece sabit hedeflere doğru saldırabilen SİHA’ları ordumuzun temel direği olarak görmenin ne kadar büyük bir hata olacağı ortaya çıkmıştır.
Irak’taki ve Rojava’daki saldırılarda kullanılan SİHA’ların ABD tarafından vurulmaması aslında ABD’nin Türkiye ile olan uzlaşmasından ve yol vermesinden kaynaklanmaktadır. Keza o noktada, bir Amerikan üssüne yakınlaşan SİHA, İncirlik’ten kalkan bir F-16 ile vurulmuştur.
Bölgedeki, karadaki politika, İran Şii Hilali’nin etnik kimlikten askeri kimliğe ve hatta ekonomik kimliğe geçmesini engellemeye yöneliktir. SDG güçleri ise ABD tarafından Suriye topraklarında İran’a geçit vermemek noktasında desteklenmektedir. Irak’ta, yani Suriye ile İran arasındaki kamada Türkiye’nin yer alması ve PKK’nın buradan dışlanması ve İran’a bu şekilde geçit verilmemesi olgusu söz konusudur. Böylece Şii Hilali İran’a hapsedilmek istenmektedir. Bu operasyonlarda Türkiye, ABD ile birlikte davranırken Rusya da bu denklemde yer almaktadır. İran güçlerinin Suriye’de Rusya’nın yerine konumlanması aslında Rusya’yı da rahatsız etmektedir.
İran saldırısının başarısızlığı “Bir F-35 ya da bir F-16 yüzlerce SİHA’ya denktir” diyen Erdoğan Karakuş’u da haklı çıkarmıştır. Halbuki, bu tezini ileri sürdüğünde çok eleştiri almış ve dışlanmıştı.
İran’ın bu saldırısının İsrail hava sahasına bile girmeden yok edilmesi karşısında İrancı Çinciler, “İran silahını çekti” diyerek kendilerini avutmaktadır. Oysa bir acı gerçek söz konusudur: SİHA’ların askeri stratejide bir yerinin olmadığı ortaya çıkmıştır. ABD’ye karşı çıktığını söyleyen bu unsurlar, aslında gerçekleri örterek Amerikan kuyrukçuluğu yapmaktadır.