Tarih mürekkeple değil kanla yazılır
Tarih yazarı, tarihi kanıyla yazar, mürekkeple değil. Tarih, akademisyenlere bırakılamayacak kadar zor ve ciddi bir iştir. Tez yazmak, doçent olmak, toplumda itibarlı olmak, televizyonlarda ahkam kesmek, tarihçilik değil tarihle kesişmeyen komikliklerdir.
Günümüzde Kremlin’e ve Kırım’a yapılan SİHA saldırıları, Rusya’daki Progojin’in yürüyüşü, bu yürüyüşe uzaktan bakarak destek olan FSB (yani Rusya’nın Güvenlik Teşkilatı) veya ulusal güvenlik birimleri doğru değerlendirilmelidir. Güvenlik birimleri Prigojin’in yürüyüşüne müdahil olmamış, olay süresinde görevleri bu kalkışmayı bastırmakken bunu yapmamıştır. Sonra kendi aralarında bir konsensus oluşmuş gibi görünmektedir.
Hem Prigojin’in yürüyüşünden evvel Kremlin’e yapılan SİHA saldırılarına hem de geçtiğimiz günlerde gerçekleşenlere hem de Kırım’a yapılan saldırılara baktığımızda, tarih yazımının mürekkeple değil kanla yazıldığı bir süreci izlemekteyiz.
Siyaset ve strateji içinde söylediklerim gerçekten akademisyenlere bırakılmayacak, siyaseti ve stratejiyi yaşayanların oluşturacağı bir olgudur. Örneğin 60’lı yıllardan beri Mahir Çayan üzerine yüzlerce tez yazılmıştır ancak Mahir’in yazılarını, o dönemin tarihsel verileriyle hiçbir tez yeniden yazamamış ancak onları nakletmiştir. Onların bir daha yazılması için o süreç içinde kanla gidilmesi gerekir.
Gumilev’in itiraf edemediği: Rus etnisi içindeki Tatar kanı
Daha derine gittiğimiz zaman, bir Altın Ordu tarihçisi olan Gumilev’i incelemek gerekir. Gumilev,içinde bulunduğu toplumsal statü nedeniyle tarihçilik yapamamaktadır, yapabildiği bulunduğu toplumun resmi tarihini yazmaktan ibarettir. Oysa ayaklarının üzerine oturtulmalıdır. Onun tezlerine göre Nogaylar, Tatarlar, Kozaklar ve Kıpçaklar neticede etnojenez olarak süper Rus etnojenezini oluşturacaktır. Bu Avrasyacı tezin nihai hedefi bu etnik kimlikleri Rusluğa vardırmaktadır.
Oysa tarihi ayakları üzerine oturttuğumuz zaman karşımıza Moskova’nın Altın Ordu hanlığının bir parçası olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Kazan Hanlığı’ndan farkı Kazanlıların daha önce Müslüman olmasıdır. Batu Han Avrupa’ya girdiğinde tüm etnik kimlikler değişerek taze bir etnik kimlik olarak Asya’dan gelen toplumla yeni bir etnojenez oluşturmuştur. Kısacası, Rus siyasi devleti, Tatar siyasi devletinin bir parçasıdır. Aradaki farkları, Moskova Ortodoks olduğu için Hıristiyan olarak devam etmiş, Altın Ordu’nun diğer kesimleri, Kazan ve Saray ise henüz dinsel bir gelişme göstermeden yapısını sürdürmüştür.
Kırım mirzalarının Altın Ordu içindeki özerklik savaşı
Kırım ise apayrı bir kimlik göstermiştir. Altın Ordu bütünlüğü içinde Kumanların ve Kıpçakların bozkırındaki bir topluluktur. Bu topluluk Altın Ordu devletinin kuralları dışına çıkan tavır göstermiştir. Bunun en önemli örnekleri olarak Kırımlı Nogay Mirza, Mamay Mirza ve Edige Mirza gösterilebilir. Klasik Altın Ordu yapısından ayrı düşen, bugünkü Kozakların devlet yapısı dışındaki yapılanmayı temsil etmektedir.
Prigojin mesela Mamay ve Edige Mirza’nın yaşayan örneğidir. Silahlı gücü elinde tutan ve devlet yapısının kalıbı içinde yer almayan bozkır insanın kendi inisiyatifini göstermesinin bir örneğidir.
Bunun tipik örneği Mamay Mirza ile Dmitri Donskoy arasındaki Ryazan civarında yapılan Kulikovo Savaşı’dır. Bu savaşta Altın Ordu devletini temsil eden güç aslında Moskova Hanlığı’dır. Moskova’nın Mamay Mirza’yı durdurabilmesinin nedeni bu hanlığın askeri gücünün ve savaş taktiklerinin tümüyle Altın Ordu’ya dayanmasıdır. Kısacası, Moskova o dönemde Hıristiyan bir Altın Ordu hanlığından başka bir şey değildir.
Mamay Mirza’ya Litvanyalılar yardım edecektir ancak savaşa gelmezler. İkinci savaşta Mamay Mirza Alanları ve Çerkezleri de toplayarak yeni bir ordu oluşturmuş, burada yine iki taraf yenişememiştir. Rus tarihçiler ise savaşı Donskoy’un kazandığını öne sürer, halbuki iki taraf da hezimete uğramadan geri çekilmiştir.
Burada vurgulamak istediğim, Mamay’ın Dimitri Donskoy ile savaşı aslında Altın Ordu devlet yapısıyla savaşıdır. Bugün de Prigojin’in Rus devlet yapısıyla savaşı daha kompleks ama bunun benzerini yansıtmaktadır.
Gumilev, Moskovalıların etnik kökenlerinin Tatarlara dayandığını söylemeye cesaret edememiş, bu olguyu Avrasyacılıkta Rus-Tatar bütünlüğü olarak koymuştur. Neticede taze etnik gücün, Gumilev’in terimleriyle yüksek enerjili etniğin Tatarlar olduğu çok açıktır. Benzer bir biçimde, Engels de açık şekilde bugünkü Yunanların atalarının Avar ve Slavlar olduğunu söylemiştir.
Tatar devletine dayanan Rus devlet yapısı
Lenin’in Devlet ve Devrim teorisine girdiğimiz zaman, Lenin bu olguyu Batılı devletlerden almamış, aksine Rusya’daki Tatarlara dayanan eski devlet yapısının yıkılması gerektiğini savunmaktadır. “Eski devlet yapısı tümüyle yıkılmalı, yeniden yaratılmalıdır.” demektedir. Buna sembolik olarak “proletarya diktatörlüğü” dese de aslında söylediği, Altın Ordu devlet yapısının, Moskova Hanlığı’nda da, Kazan Hanlığı’nda da, Astrahan Hanlığı’nda da olmuşmuş bu yapının esas olarak bürokraside vergiciler ve defterciler gibi devlet yapısına dayanmaktadır. Vergiyi kaydeden defterciler, vergiyi toplayan vergiciler ve onları koruyan askerler. Ve tüm bu otoriteyi sağlayan devlet yapısı… Moskova devlet yapısı bu şekliyle Tatar devlet yapısına benzemekte ve Batılı devlet yapısından uzakta kalmaktadır. Bu nedenle Büyük Petro uğraşsa da Batılılaşamamıştır çünkü Rus devlet yapısının kökenleri Tatarlara dayanmaktadır. Hülagu’nun Çin’den devraldığı bürokratik yapı Batu Han tarafından Avrupa’ya taşınmıştır.
Lenin Sovyet devrimi sonrası demokratik merkeziyetçilik kavramı altında Rus devlet yapısındaki Çarlık gibi Altın Ordu hanlığından devralınmış yapıyı yıkmıştır. Ama sonuçta Bolşevik Parti de KGB yapısını kurmak zorunda kalmıştır, ki bu yapı da yine Tatar devlet yapısına benzemektedir. Lenin’in “Bütün iktidar Sovyetler’e” söylemi de aslında İç Savaş döneminde çevrelere (Sultangaliyev gibi) yayılan iktidarı tekrar Moskova’ya ve merkeze bağlama çağrısından başka bir şey değildir. Böylece Çarlık devleti yine bütünüyle ortaya çıkmıştır.
Çarlık Devleti dediğimiz yapı da, biraz önce vurguladığım gibi aslında Altın Ordu devletinden devralınmış bir yapıdır. O da aslında Çin’den alınmış bir yapıdır. Bugün yaşananları da bu mercekle incelemek gerekir.
ABD’nin Rusya’ya sızma çabaları: “Amerikan Çar” aranıyor
Nedir bu mercek?
Çevrede Çarlık devletini ele geçiren İngiliz emperyalizmi, Çarla ticari işbirliği yaparak Çarı İngiliz devletinin çevre devletine dönüştürmüştür. Bu yüzden, Çar İvan “İngiliz İvan” olarak bilinir. Batının Moskova üzerinde ekonomik egemenliğine rağmen Moskova kendi yapısını sürekli korumuştur. Geçmişte Batı’nın Polonya üzerinden SSCB’yi yıkma politikası bugün ABD’nin Ukrayna üzerinden Rusya’yı kontrol altına alma politikasına dönmüştür. Yeni bir “Amerikan Çar” aranmaktadır.
Türkiye’de nasıl Amerikancılık devlet yapısına tarikatlar vs. yoluyla sızmışsa, aynı olay Rusya’da da yaşanmıştır. Fethullahçı okullar yoluyla Orta Asya ve Rusya’ya sızan ABD, bu bölgelerde özellikle Kremlin çevresinde yer aldığını düşünmek yanlış olmaz.
Ukrayna işgali başladığı zaman, Rusya’nın yaptığı bütün planlar, “ayakta duramayan” (!) Biden tarafından saat saat ifşa edilmiş, Rusya ise bunları hayalcilik olarak suçlamış, ancak işgal başladığında bu planların tümünün gerçek olduğu ortaya çıkmıştı.
Demek ki, bu planların yapıldığı yerde, ciddi bir Amerikan istihbarat varlığı söz konusudur.
Prigojin yeni “Amerikan Çar” mı olacak?
Bu olguyu düşünmeden Prigojin’in yürüyüşü ve onunlar beraber olanlar anlaşılamaz. Benzer bir durum Nogay Mirza, Mamay Mirza, Edige Mirza döneminde de yaşanmıştı. Kırım mirzalarıyla savaşan Altın Ordu devlet yapısı, bu mirzaları hiçbir zaman alt edememiş ve sonuçta onlarla hep bir konsensusa varmıştır. Aynen bugün Prigojin’le yapılan konsensus gibi. Mesela Altın Ordu’ya başkaldıran Nogay Mirza, aynı Altın Ordu tarafından Bulgaristan’a çar yapılmıştır.
Mamay Mirza Anadolu’ya kadar gelip Bizans adına Selçuklularla savaşmışsa, bugün de Prigojin de Afrika’da bu mücadeleyi sürdürmektedir. Altın Ordu devleti nasıl kendi merkezinde otoritesini tam sağlamak isterken, o merkezin dışındaki bölgelerde, mesela Kırım bozkırında veya Tuna bozkırlarında Mamay’a, Edige’ye görece serbestlik verilmesi bugün Prigojin’e Afrika’da sağlanan serbestinin bir benzeridir.
Daha riskli olanı, Prigojin-Putin arasındaki ilişki değil, Prigojin’e karşı tavır almayan ve öncesinde Putin’i iktidara getirmiş güçlerin kendi aralarında oluşan yeni dengesizlik ve bu dengesizliğin asıl sebebinin ABD varlığı olması riskidir.
Tatar-Altın Ordu devletinin kurumlarını temsil eden Dimitri Donksoy’un ordusundaki savaşçılar ile devlete karşı serbestliği ve görece özerkliği savunan Mamay Mirza’nın ordusundaki savaşçıları, ikisi de Altın Ordu savaşçılarıdır. Biri, Dimitri Donskoy’un ordusundaki Tatarlardır, diğeri ise güneyli, Mamay Mirza’nın ordusundaki Tatarlardır. Mamay Mirza bugünkü Prigojin’i temsil ederken, Donskoy ise Putin’i temsil etmektedir.