Trump’a düzenlenen suikast girişiminin ardından televizyon yorumcuları, “Establisment”İngilizce ifadesini, sadece sözlük anlamına bakıp içeriğini görmezden gelerek ve anlamayarak“müesses nizam” olarak kullanmaya başladılar. Müesses nizam, Kamala Harris’i destekliyor, dolayısıyla seçimi o kazanacaktır, yönünde söylemler her gün duyuluyordu. Bense “establishment” ve oligarşi kavramlarını Amerika için özel ve tarihsel bir hale getirerek ABD’deki “establishment”ın petrol sanayii, rafineri, boru hatları ve bunun yanında Silikon Vadisi, ileri teknoloji, yapay zeka, savaş endüstrisi ve finans sermayesinin bileşimi ile ilişkisini ele almıştım.
Amerika’daki beşinci kuşak endüstriler, burada odaklanan bir “establishment” oluşturdu. Bundan önceki Amerikan“establihment”ı Ford dönemindeki içten patlamalı motorlar ve Carneige Enstitüsü ile otomotiv dönemindeki “establishment”ın bileşenleriydi.
Buna karşılık, oligarşiyi ise finansın endüstriden ayrılarak daha kârlı olabilecek alanlara yönelmesi fakat bu alanı geri endüstrilerde bulabilmesi olarak tanımlamıştım. Buna göre Kore, Japonya, Almanya ve Çin; Amerikan finans sermayesinin oligarşik olarak Asya ülkelerinde odaklaşması ve buradaki ihracat ikamesi endüstrileri oluşmuştu. Oysa Amerika’daki “establishment” ise beşinci kuşak, yapay malzeme, yapay zeka, petrol, boru hatları, kaya gazı, rafineriler, savaş sanayii, Silikon Vadisi, ileri teknoloji, gibi alanlara otomobil sanayiinden, geri teknolojiden çıkan finansın gelip yatırım yapmasıdır. Bunun adı Wall Street ile Silikon Vadisi’nin evliliği olarak tanımlanmıştır. “Establishment” buydu…
Bu tespiti yaptıktan sonra Kamala Harris’in politikasına bakınca kadın hakları, siyah ve renkli insanların hakları, göçmenlerin, Hispaniklerin haklarını esas alan bir politikayla çıkarken petrol sanayine, kaya gazına, boru hatlarına ve rafinerilere karşı çıkarak küresel ısınmayı ileri sürerek petrol kullanımının yasaklanmasını talep eden bir yol izlemekteydi. bu politikaya ilk darbeyi, Trump’a suikast girişimi değil, Trump’ın ilk açıklamasında “Hayır benzini yasaklamayacağız” demesi olmuştu. Bu; petrol sanayiyle, rafineriyle, kaya gazıyla uyumlu olacağını göstermesi anlamına geliyordu.
Diğer taraftan Ukrayna Savaşı’nın sebeplerinden biri olarak onlarca yıl önce, Rusya’daki doğalgaz yataklarının ürünlerine karşı Amerika’nın kaya gazı ürünlerinin mücadelesini bir Üçüncü Dünya Savaşı nedeni olarak vurgulamıştım.Amerika’nın dev gemilerle yaptığı kaya gazı ihracatı, Atlantik kıyılarında sıvılaştırılmış gazı, yeniden gaza çevirme platformlarının kurulmasıyla beraber bu gaz Avrupa’ya gönderilmekteydi. Bu Rusya’nın gazına sabotaj gibiydi ve Ukrayna Savaşı’nın en önemli nedenlerinden birini oluşturmuştu.
Bu, sanıldığı kadar imkansız da değildi. 250 bin metreküplük sıvılaştırılmış gaz, yeniden gazlaştırıldığı zaman 600 misli hacmi artarak 15 milyon metreküp gaza dönüşüyor, Almanya’nın yıllık ihtiyacını yüz gemiyle sağlayabiliyordu. Böylece, Türkiye’de de yanlış anlatılan bu tezlerden biri çürüyordu. Bunlara göre Türkiye; Rusya’dan gelen gazların Avrupa’ya satıldığı bir merkez olacaktı. ABD ise Dedeağaç’tan başlayarak bütün Akdeniz ve Atlantik kıyılarına gazlaştırma üniteleri kurarak kaya gazını öne çıkarmaktaydı. Bu durumda petrol sanayinin en önde gelen aşaması olan Amerika’yı gaz ihracatçısı haline getiren politikayı reddeden Kamala Harris’in kazanma şansı olmadığının altını çiziyordum.
Savaş sanayiine gelince, Harris son günlerde “Ben dünyanın en korkunç ordusunun başkomutanıyım” diye bir söylem kullanmaya başlamışken altyapısı olmayan ve savaş karşıtı politikaların ön plana çıktığı noktada inandırıcı değildi. Amerikan “establishment”ının en ileri endüstrisinin yani savaş ve silah sanayiinin ancak kontrollü savaşlarla mümkün olabileceği bir gerçektir. Bu boyutuyla Trump’ın “Suriye’den Amerikan askerlerini çekeceğim, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın durduracağım” tezi de gerçekçi olamazdı. Bu anlamda savaş sanayiinin pazarı olan kontrollü savaşlar daha da yayılacaktır. Çünkü Amerikan “establishment”ı Silikon Vadisi, yapay zeka ve savaş sanayiinin ürünleri ancak pazarı olduğu zaman gerçekçi olur.
Bu anlamda Trump savaşı durduracak, Amerika’yı kendi içine çekecek tezleri de yanlıştır. Ama yine de Trump,“establishment”ın politikasına daha uygun bir isim olarak ortaya çıkmaktadır. Trump’ın endüstriyi Amerika’ya çekme tezi de yanılgıdır çünkü orada yüksek ücretlerle bu endüstri çalışamaz. Çin’e ve Uzak Doğu’ya gitme sebebi de düşük ücretlerdir. Oligarşik yapılar da geri endüstri için uygundur. Hatta bunun tipik bir örneği de daha geri endüstriler olan lastik ve dokuma sanayilerinin Türkiye ve Pakistan’a gönderilmesidir.
Bu anlamda “establishment”ın adayı Trump olarak görünmekteydi. Bunu yaptığım dört büyük analizde de vurgulamıştım. Ancak “establishment”ın dar anlamda müesses nizam olmadığı, bunu da Kamala Harris’in temsil etmediği anlamındaki tezim seçimlerde Trump’ın esas olarak “establishment”ı arkasına aldıktan sonra Amerikan kırsal ahalisinin desteğini de alarak kazanmasıyla doğrulandı. Amerika’daki “establishment” ile Kaliforniya’da yerleşmiş Silikon Vadisi ile kır bölgesindeki tarımın birbiriyle çelişmesi dolayısıyla çevreyi oluşt
uran bu kesiminKamala Harris yerine Trump’a oy vereceği bir gerçekti. Trump burada iki ucu birleştirmiştir: “Establishment” ile Amerikan kırsal çevre oylarını bir araya getiren bir politik sihirbazlık yapmıştır.
Bu sürekli olarak gündemimde yer alan analizdi. Küresel sistem analizi; ekonomik, siyasi vefinansal gelişme çizgilerini izlemeksizin çok kolay bir şekilde “establishment”a müesses nizam diyen anlayış, bunun Trump’a izin vermeyeceğini ve Kamala Harris’i başa geçireceğini ileri sürdü. Ama ortaya bir balon çıktı. Trump’a yapılan suikast girişiminde müesses nizamın uygulaması olarak değerlendirip konuyu Abraham Lincoln’e kadar geri götüren ve ayakları yere basmayan tezler ortala atıldı. Benim yaptığım dört eleştiriyi seçim birebir kanıtladı. Başa baş denilen kamuoyu araştırmalarının hepsi de patlamış balonlar olarak çöpe atılmıştır çünkü hiçbiri dört makalemdeki analizlere vakıf olup bunu günlük politikaya aktarma gücünde değildi.