Cumhurbaşkanı adaylarından Sinan Oğan, dün rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’na CHP Genel Merkezi’nde bir ziyarette bulundu. Konu, seçim güvenliği.
ATA İttifakı adayı Oğan, diğer iki Cumhurbaşkanı adayına da görüşme talebi göndermiş. Kılıçdaroğlu, Oğan’ın bu görüşme talebine olumlu yanıt veren ilk lider oldu.
Sinan Oğan’ın hakkını teslim etmeliyiz. Türk siyasetinin kara deliği seçim güvenliği meselesini bu seçimde ilk defa böyle ciddi bir ana başlık halinde gündeme getiren ve kamuoyu önünde görüşlerini açıkça paylaşan lider, kendisi oldu.
Sinan Oğan’ın, öncelikle gündeme getirdiği husus, nüfus ile uyumsuz seçmen sayısı. Türkiye’de geçmiş dönemle kıyaslandığında nüfus artışı ile açıklanması mümkün olmayan bir seçmen artışı söz konusu.
Sinan Oğan’ın işaret ettiği mantık dışı fazla seçmen, 1 milyon civarında. Bu 1 milyon seçmen kim? Hesap hatası mı? Gerçek canlı vatandaş mı? Ölü mü? Yoksa kapsamlı bir pusula hilesi için yürütülen bir kalpazanlık mı söz konusu?
İkinci husus, yabancı seçmen meselesi. Suriyeli, Pakistanlı, Iraklı göçmenlerin kaçı vatandaş yapılıp oy kullanma hakkına sahip oldu? Bütün bu mülteci akını içinde AKP rejimi, bir seçmen yaratma silahı olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını ne ölçüde kullandı? En az 1 milyonluk bu fazla seçmenin ne kadarını bunlar oluşturuyor? Dahası, mesela seçim çevrelerinde ve sandıklarda vatandaşlık kazanmış olan bu mülteciler de görev alacak mı?
Sinan Oğan’ın dikkat çektiği bir büyük başlık ise deprem bölgesinin durumu. Resmi rakamlara göre bölgeden göç eden nüfus 2 milyon. Ve bu 2 milyonun sadece 450 bini seçmen kaydını değiştirmek için müracaat edebilmiş. Kalanlar memleketlerine dönüp her zamanki adresinde mi oy kullanacak?
Sinan Oğan, haklı olarak depremde evini yurdunu kaybeden müşkül durumdaki milyonlarca vatandaşın oy hakkını soruyor. Barınma ve geçim derdiyle başı dertte olan vatandaşların Anayasal oy hakkını kullanabilmesi için devletin özel herhangi bir çabası olmuş mudur?
Tabi bir de ölenler var. Resmi rakamlara göre can kaybı 50 binde. Ama Sinan Oğan’ın da işaret ettiği üzere gerçek kayıp sayısının bunun çok üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Açıklanamayan seçmen artışına bir de bu açıdan bakmalıyız.
Tabi bir de Yüksek Seçim Kurulu’nun yayınladığı genelgedeki manipülasyona tamamen açık “iyi niyet” tanımı. Genelgeye, oy pusulasının üzerinde sandık kurulu mührü yoksa pusulanın geçerliliğini sandık görevlilerinin iyi niyetine ve mühürlemeyi sehven unutmuş olmasına bağlıyor.
2017 Cumhurbaşkanlığı referandumundaki 500 bin mühürsüz oy pusulasını hatırlayınca Sinan Oğan’ın bu konuda gösterdiği hassasiyeti haklı bulmamak imkânsız.
Siz buna Seçim Kanununda geçen yıl yapılan değişiklikleri de katın. Sandık kurullarına atanan hâkimler kıdemine göre değil, kuraya göre belirlenecek. Bu da liyakat oranı nispeten düşük olan yeni nesil hâkimlerin sandık kurullarındaki varlığını arttıracak.
Temsilci bulundurma hakkının 4 siyasi partiye kısıtlanması, seçim güvenliğine gölge düşüren yine başka bir ayrıntı.
Fakat Sinan Oğan’ın özellikle nüfus ve seçmen sistematiğine dair öne sürdüğü soru işaretleri, bugün gerçekleşen bir emniyet operasyonu ile farklı bir anlam kazanıyor olabilir.
Tam 51 hafta önce, genç gazeteci İbrahim Haskoloğlu, haberini yaptığı suçla suçlanarak tutuklanmıştı. Ben o gün Haskoloğlu’nun tutukluluğunu ve basın camiası tarafından yalnız bırakılışını kaleme almıştım.
Haskoloğlu’nun bizzat mağduru olarak duyurduğu haber, bir suç çetesinin devletin veri tabanını kırıp 85 milyona aşkın vatandaşlık bilgisini ele geçirmesi olayıydı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yalanladığı, devletin ölüm sessizliğine büründüğü olay, bu sabah Diyarbakır merkezli 11 ilde yapılan bir operasyonla yine devlet –Evet. Emniyet İçişleri’ne bağlıdır.– tarafından teyit edilmiş oldu. İbrahim Haskoloğlu’nun halen tutuksuz olarak yurtdışıçıkış yasağı ve 12 yıl hapis istemiyle bu suçtan yargılandığını ayrıca belirtelim.
Haberlere göre hepimizin vatandaşlık bilgilerini çalıp dolandırıcılara satan bu çetenin üyeleri gerçek hayatta hiçbir şekilde tanışmıyor ve tamamen online bir araya gelmiş. İşin garipliği burada zaten. Ve seçim güvenliğiyle muhtemel bağlantısı…
Belki Emniyet, gerçek çeteyi ürkütmemek için gazeteci İbrahim Haskoloğlu’nu kurban edip aylar boyu gizli bir “deep web” devriyesi yürüttü. Böyle fantastik bir ihtimal bile devletin en kutsal veriyi, vatandaş verisini çaldırmış olduğu gerçeğinin üstünü örtemiyor.
İşte kimlik bilgilerinin bu kadar kolay çalındığı bu veri güvenliği (!) ortamında bir de seçmen bilgi işleminin gerçekleştirildiği SEÇSİS’imiz var. Sinan Oğan’ın bahsettiği bu en az 1 milyonluk fazla seçmenin ana kaynağı SEÇSİS olabilir mi?
İster misiniz Diyarbakır’daki operasyon, aslında bir başka meselenin, seçmen kalpazanlığının üstünü örtmek için gerçekleştirilmiş olsun? Vatandaşlık bilgilerinin çalınması, yalanlanması ve Mücahit Birinci ve Cem Küçük gibi operasyonel AKP’lilerin trol ordularıyla gazeteciyi tutuklatması bunun için miydi?