Kamala Harris, Biden’ın yardımcısı seçilmeden evvel, bizim arkadaşlar Kurtay Academics’te Kamala Harris’i masaya yatırmışlardı. Harris, daha ABD’de bile çok fazla bilinmezken hakkında bir makale yazmışlardı. Burada vurguladıkları, yalnızca California’da savcı olarak bilinen Harris’in Hint bir anne ve Afrikalı bir babanın çocuğu olarak çevreciler, etnikçiler, feministler ve LGBT’lerden destek aldığıydı. Harris, böylece Biden’ın bir kanadını doldurmaktaydı.
Ama esas olarak, ABD’deki sabıkalıların seçimde oy kullanmasını engelleyen kanunu kaldıran savcı olarak önemli sayıda “renkli” ve toplum karşıtı insanın oy kullanmasının önünü açarak Demokratlarda bir oy patlaması yaratmıştı.
Biden’ın başkan yardımcısı olarak duyurulmadan evvel Kamala Harris üzerine yazılmış bu yazının bağlantısını meraklı okurlarımız için paylaşmış olayım:
Kamala Harris neden kaybetmeye mahkumdu? – Engin Kurtay, Ali Polat
Benim de mentor olarak destek olduğum bu internet sayfasında, Kamala Haris’in henüz dünyada tanınmadığı dönemde yazılmış bir yazıdır bu.
Ve bugün işte bu Kamala Harris, ABD Başkan adayı olarak karşımızda…
Bugün olaya baktığımızda ABD’deki iktidar blokunun analizini yapmamız Avrupa’daki ülkeler kadar kolay olmayacaktır. Avrupa’da aşırı sağın seçim kazanmasındaki gelişmelerin analizini faşizm teorisi açısından yaptığı bir yazımız vardı. ABD dediğimiz zaman ise 52 ayrı devlet ve bu devletlerin birleşmesiyle oluşmuş bir yapı söz konusudur. Her devletteki egemen ekonomik iktidar bloku, siyasi blok ve ideolojik bloklar analiz edildikten sonra ABD geneline gidilebilir. Bu yazımızda, Kamala Harris ve Trump bu açıdan irdelenecektir.
Dünya sisteminin İngiltere’den ABD’ye geçmesi sürecinde içten patlamalı motorlar ve demirin yanında asfaltın da kullanılmasıyla dünya sisteminde kıtaların içine doğru giden bir küresel genleşme söz konusuydu. Hollanda döneminde limanlarda komprador olarak yerleşmiş bir burjuvazi dünyaya egemen olmuş iken ABD emperyalist sisteminde finans kapitalin bütün dünyadaki yatırımlarını göz önüne almamız gerekir. Birinci Dünya Savaşı sonrası Wilson’ın kurduğu bu sistem, imparatorlukların yıkılıp yerine ulus devletlerin kurulduğu ve emperyalizmin bu ülkelerde yatırım yapmasının güvence altına alındığı bir sistem olmuştu. ABD’nin klasik otomobil endüstrisi, savaş sanayii ve petrol kullanımı Amerikan sisteminin klasik ögeleriydi.
Amerikan arabalarının endüstrisi dünyada rakipsizdi. Bu petrole dayanan sistem, Amerikan egemenliğindeki dünya sistemini temsil etmektedir. Daha sonraki dönemde, ABD, Lesther Thurow’un “Head to Head (kafa kafaya): ABD, Avrupa ve Japonya Arasındaki Yaklaşmakta Olan Savaş” başlıklı analizinde, otomobil endüstrisinin Almanya ve İtalya’ya, daha sonra da Japonya ve Kore’ye göçüşü, aslında Amerikan sisteminin bu bölgelere yerleşmesiyle ortaya çıkan bir olgudur. Buna karşılık ABD, otomobil endüstrisi yerine California Silikon Vadisi’nde savaş sanayii için füzeler yapan bir sisteme geçiş yapmıştı. Klasik otomobil endüstrisi ve kimya sanayii Avrupa’da kalırken, daha gerideki tekstil ve lastik gibi sanayiler ise Türkiye ve Hindistan gibi ülkelere geçmiştir. ABD ise California’da yükselmeye başlayan Silikon Vadisi ve Wall Street evliliği yani finans-kapital ile en son teknolojik gelişmenin oluşturduğu yapı ABD’nin bir alanda yoğunlaşmasını getirmiştir. Görünüşte Amerikan otomobil endüstrisi gerilemektedir. Oysa ABD, otomobil üretmek yerine bunları Japonya, Avrupa ve Kore’ye aktarmıştır.
Buradaki Silikon Vadisi ile finansın birleşmesiyle oluşan ileri teknoloji, yapay zeka, robot sistemi, biyo-teknoloji gibi alanların yerleştiği Amerikan sistemi bir “Establishment”a (müesses nizam, hâkim düzen) dönüşürken, diğer taraftan sermayenin ulus-ötesine göçmesiyle İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya ve Japonya’da oluşturulan sermaye ile Amerikan sermayesi oligarşik yapılanması da oluşmuştur. Amerikan finans oligarşisinin Avrupa ve Japonya’ya otomobil, kimya, hatta turistik uçak endüstrisini göçermesi, sermayenin yer değiştirmesiyle küreselleşme anlamında bir oligarşik yapı oluşturmuştur.
Bugünün analizi için, petrol kullanımı, doğal gaz kullanımı, kaya gazı kullanımı ve üretimi konusunda Amerika Trump’ın deyimiyle “USA first” (önce/birinci ABD) olmuştur. Rusya ile olan savaşın ve gelecek Üçüncü Dünya Savaşı’nın Amerikan kaya gazı ile Rus doğal gazı arasındaki savaş olacağını önceki pek çok yazımızda vurgulamıştık. Bu anlamda ABD’de Biden/Demokratlar/Kamala Harris grubu “küresel ısınma karşıtı” tavır almış ve ABD’de artık petrol kullanımının yasaklanarak Alaska’dan ABD’ye gelen boru hatlarının kapatılması, kaya gazının çıkarılmasının engellenmesi gibi programlara sahip olan çevreciler bu yapıya yerleşmişlerdir. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Rus doğal gaz boru hatlarının patlatılmasının sonucunda ABD dev gemilerle Avrupa’ya kaya gazı götürmüştür. Böylece küresel ısınmaya karşı mücadele eden bütün çevreciler ve etnikçiler Biden’a tepki göstermiştir. Kamala Harris de bu anlamda sessiz kalmıştır. Ancak, “renkli” Amerikalıların sözcüsü olup, sabıkalıların sabıkasının kaldırılarak seçimde oy kullanmasının öncüsü olan ve boru hatlarına tümüyle karşı çıkan bir programla ortaya çıkan bir Kamala Harris söz konusudur. Bu boyutuyla, bunun tam zıddını ortaya koyan da bir Trump söz konusudur.
Trump’ın son Cumhuriyetçi Parti toplantısında aldığı kararla, 20 yıl içinde tüm arabaların elektrikli olacağı, benzinli arabaların ortadan kalkacağı programı iptal edilmiştir. Bu çok önemli bir olgudur. Benzinli arabaların kullanımının devam etmesi ve elektrikli araçlara geçiş zorunluluğunun ortadan kaldırılması Kamala’nın savunduğu “anti-petrol” programına karşıdır.
Bu anlamda, müesses nizam (Establishment) Trump’a karşı Kamala’yı destekliyor demek ne kadar doğrudur? ABD’deki küresel boyutta oligarşiye dönmüş yapılar, Kamala’yı destekler mi? Büyük petrolcüler ve kaya gazı şirketleri Kamala’yı desteklemez. Trump’ın savaş karşıtı politikasını devam ettirmesi olanaksız gözükmektedir çünkü “Establishment”ın en büyük yatırımları savaş sanayii ve onun müşterisi de Amerikan devletidir. Bunun yanında elektrikli arabaların zorunluluğunu ortadan kaldıran Trump kararnamesi Elon Musk ve Çin ile karşı karşıya getirecektir. Netice olarak Trump petrol sanayiini destekleyerek elektrikli arabaya dönüşüme karşı çıkmış, diğer taraftan ise savaş sanayiinin ABD’deki “Establishment”la eşit olarak California’da Silikon Vadisi’ndeki ileri silahların yapımı olması ve bunun da temel müşterisinin devlet olması nedeniyle Trump’ın savaş karşıtı politikası Silikon Vadisi’ne karşı olmayı da getirecektir.
Finans sistemine baktığınız manan Londra-New York- Chicago-Tokyo-Singapur-Şanghay ve Dubai’den oluşan bir finans ağı söz konusudur. Buna “siber emperyalizm” de denir. Tüm dünyayı bilgisayar aracılığıyla kontrol eden bir yapı gelişmiştir. Diğer konu ise, ileri teknolojilerin geliştiği merkezlerin oluşturulmasıdır. Bu merkezlerden biri ABD’deki Apple ise, diğeri de Çin’deki Huawei’dir. Bu anlamda, bu teknolojiler uluslararası bir sistemin içinde yer alan oligarşinin kontrolünde bir yapı oluşmuştur. En ileri teknolojiyi temsil eden savaş sanayii, kendi içinde bir “Eestablishment” karakteri taşırken, küresel egemenlik ise oligarşik bir yapıdadır. Bu anlamda, Kamala Harris, “Establishment”ın adayı olamaz, petrol dışlanmaktadır. Savaş sanayii ise tartışmalıdır. Silikon Vadisi’ndeki “Establisment” Biden’a karşıdır. Küresel olarak oligarşinin egemen olduğu yapı ise kuvvetli bir Amerika merkezi iktidarını sürdüremez. Trump inşaatçıların adamı gibi gözükse de giderek “Establishment”ın yatırımlarına, savaş sanayiine ve petrola hayır diyemeyen bir konumda yer almaktadır. Bu anlamda eski bilinenler dönüşecektir.
Trump’a yönelik suikasti anlamak için ise çok büyük teorilere ihtiyaç yoktur. “The Irish Man” filmini izlediğimiz zaman, J. F. Kennedy’ye en büyük destek veren Yahudi para sermayesidir ama ABD’de gerek Küba’daki gerekse Las Vegas’taki kumarhaneleri finanse eden yapı ise Büyük Kamyoncular Sendikası’dır. Bu grubun Bob Kennedy ile tartışmaya girmesi, Küba ile bağlantılar ve diğer gizli ilişkilerle Kennedy suikastının arkasındaki güçler gibi görünmektedir. Nitekim sendikacıların başkanı da filmde infaz edilmiştir. Daha sonra, Bob Kennedy’nin infazı da söz konusudur.
Bu sistem görüldüğü gibi bir dizi infazla çıkmaktadır. Amerikan sisteminde Kamyoncular Sendikası ve kamyoncular “nakliyeyi” gerçekleştirmekte, ticaret burjuvazisi ise bu nakliyeden aldığı payı artırma amacındadır. Sendika, yüksek faizlerle devletin vermediği kredilerle Las Vegas’ı finanse etmektedir.
Bugün de çevreciler petrolcülerin önünü kesen Biden ve Kamala Harris taraftarıdır. Bugün de petrolcülerin önünü açan ve petrol yasağına tavır alan Trump’a çevrecilerin ve küresel ısınma karşıtlarının tepkisi olabilir. Oysa ki suikastçı çocuk amatör gibi gözükse de üç atışı peş peşe yapabilen bir profesyonel suikast söz konusudur. Buradaki olgu, kaya gazı/petrol üzerindeki egemenliğe karşı çıkan küresel ısınma karşıtları Trump’ın gelmesine karşı çıktıkları için bu tepkiyi göstermiş olabilirler. Geçmişte Kamyoncular Sendikası ile çıkarları çatışan Bob Kennedy ve John F. Kennedy’ye suikast yapıldığı gibi bugün de kaya gazı boru hatlarını yasaklayacak olan Kamala Harris programı, Trump’ı karşısına almış durumundadır. Trump’ın savaş karşıtlığı ise savaş sanayiini karşısına almaktadır. Kaya gazına destek olduğu için yeşilcilerin tepkisini çeken Trump, savaşa destek olmadığı için de savaş sanayiinin karşısında yer almaktadır. Dünyada küresel olarak Silikon Vadisi, savaş sanayii ve petrol/kaya gazından oluşan bir yapı söz konusudur.
Lesthen Thurow, 90’lardaki ABD-Japonya-Avrupa arasındaki savaşta sonucu göremezken, daha sonra, “Servet Yaratmak” isimli kitabında ABD’nin en son modern teknolojiyi ABD’ye getirerek, bilgisayar yataklarını kullanarak uzay sanayiini, kaya gazı üretimini için yatay sondaj gibi konuları kendi tekeline aldığını ve küresel sistemle arasına büyük bir kopukluk yarattığını anlatır. Bu anlamda ABD’deki “Establishment”, oligarşik yapılara karşı tavır göstermektedir. Oligarşik yapıya en uygun olanı Biden ve Harris iken herkes bu ikisini “Establisment”ın adayı olarak görmektedir. Oysa Biden ve Harris, oligarşiyi temsil ederken “Establishment”ın gerçek temsilcisi yoktur. Bu anlamda Trump’ın “Establihsment”a doğru yönelerek yani Silikon Vadisi, kaya gazı ve savaş sanayii konularındaki görüşlerini netleştirerek Amerikan “Establisment”ına dönüşmesi gerekir.
Savaş sanayiinin Silikon Vadisi’yle bütünleşerek oluşturduğu yapı ABD’nin karakteristik özelliğidir. Bundan sonra ABD’yi yönetecek olan güç, bu üç gücün (Silikon Vadisi, savaş sanayii, petrol sanayii) yöneticisi olacaktır.