Türk milleti binlerce yıllık tarihi yolculuğunda genelde aklın kılavuzluğunda yol almıştır. Son yıllarda yaşadığımız bu kaostan kurtulmak için; “yeniden aklı millileştirmeli, yani kadim Türk aklını geri getirmeli” diye düşünüyorum…
Günümüzden otuz yıl evvel bu gelenek tekrarlandı. En başta Alpaslan Türkeş olmak üzere bir grup Türkçü aydının organizasyonu ile “Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı” dünya tarihinde ilk kez; 21 Mart 1993 Cuma günü Antalya’da düzenlendi. Sonra bu 11 kere daha tekrar etti. Son olarak da 17 Kasım 2007’de Bakü’de düzenlendi..
Küresel güçler tarafından, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e 2013 yılında ilan ettirilen ve daha sonra Çin anayasasına da sokulan “Bir Kuşak Bir Yol” (One Belt One Road-OBOR) Projesi, bu asrın en büyük küresel projesidir. Bu yolun ana güzergâhı Türk devlet ve topluluklarının bulunduğu coğrafyadır. Daha doğrusu ‘Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ Türk Dünyası’nın merkezinde yer almaktadır.
İşte; “Türk-Turan Birliği’nin Kuruluş Öyküsü”ndeki önemli ayrıntılardan biri de “Bir Kuşak Bir Yol Projesi” dir.
Şimdi bunu biraz açalım:
Önümüzdeki 50 seneyi şekillendirecektir diye takdim edilen bu projenin, toplam 1,5 trilyon dolarlık yatırımı ve 3,5 milyardan fazla nüfusu bünyesinde taşıyacağı iddia ediliyor. 65 ülkenin dâhil olduğu proje ile, Asya’nın en doğusu ile Atlas Okyanusu’nun Avrupa kıyılarını birbirine bağlamayı düşünüyorlar. Küresel güçler tarafından, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e 2013 yılında ilan ettirilen ve daha sonra Çin anayasasına da sokulan “Bir Kuşak Bir Yol Projesi” (One Belt One Road-OBOR) Projesi, son sürat ilerliyor gözüküyor.
Bu projenin gözüken yüzü şöyle:
Proje doğrultusunda güzergâh üzerindeki ülkelerin, özellikle Avrupa’dan Asya’ya geçiş hattındaki yol, köprü, kanal, havaalanı ve tüneller ya finans ediliyor ya da satın alınıyor. Bu projede Çin’in Hubei eyaletinin başkenti Wuhan’dan yola çıkan bir trenin Fransa’nın Lyon şehrine 16 günde ulaşacağı söyleniyor. Türkiye, projenin önemli ortaklarından biri olarak, Çin-Merkez ve Batı Asya Koridoru üzerinde yer alıyor. Mayıs 2017’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bir Kuşak Bir Yol Projesi Uluslararası İş Birliği Zirvesi’ne katıldı.
Bu projenin ‘gizlenen ama olmazsa olmaz ilkesi’ ulus devletlere hayat hakkı tanımıyor olmasıdır. Yani bu girişime ulus devletleri ortadan kaldırma projesi de denebilir; çünkü bu projeye yatırım yapıp Çin uydusunu devreye sokanlarla korona virüs salgının düzenleyenler aynı küresel güçlerdir. Bunun üzerinde biraz düşünmek gerekir!
Proje sahiplerine ki bunlara “üst akıl” diyorlar, işte bu “üst akıl” Çin’i üs olarak kullanmaktadır. Ve ilk ortadan kaldırmak isteyecekleri ulus devlet Türkiye’dir. Çünkü Türk toplulukları son 20 sene içinde beş yeni ‘Ulusal Devlet’ oluşturdular. Böyle giderse halen özerk gözüken “Kırım, Tataristan gibi” onun üzerinde Türk topluluğu da milli yani ulus devletlerini kuracaklardır.
Çin’ i koçbaşı yapıp saldırdıkları ilk Türk Devleti ise 250 senedir Çin ile savaşan, Türk’ün ve İslam’ın doğudaki kalesi, Türk dünyasının uç beyliği görevini üstlenmiş köklü bir ulus devlet olan Doğu Türkistan’dır.
Yeni dijital bir dünya kuruluyor
Bu başlığı biraz açalım:
Görülen o ki yeni bir dünya kuruluyor; yani insanlık tarihinin kırılma noktasındayız. Korona virüs kurulmakta olan bu yeni dünya için bir başlangıç. Daha doğrusu eski klasik dönemin bitişi yeni dijital dönemin başlangıcı. Gelecek tasarımcılarının ifadesine göre bu yeni “Dijital” dünya son elli yıldır planlanıyordu.
“Bir Kuşak Bir Yol” Projesi bu planın ana eksenini oluşturuyor. Ulus devletlerin dışında küresel gücü oluşturan büyük karteller, tröstler faaliyette geçmişti. Özellikle siber şirketler dünya ekonomisinin en önünde yer almaya başladığında (Apple Inc: 1,38 trilyon dolar, Microsoft Corp: 1,27 trilyon dolar, Alphabet Inc: 1 trilyon dolar, Amazon: 931 milyar dolar, Facebook: 632 milyar dolar.) dünyanın dijital ortama evrilmesini başlatacak düğmeye bastılar.
Ulus devletleri ortadan kaldırıp toplumları sosyal, ekonomik ve sibernetik olarak tanzim için ilk aşama olarak Korona virüsü devreye soktular. Pilot bölge olarak seçilen ülkenin ise “Çin” olduğu netleşti. Böylece Çin’in otokrat yönetim görüntüsünün bir perde olduğu, Blockchain tabanlı dijital devlet yönetimine geçen, dünyada ilk devlet olduğu kesinleşti.
Çin’de 2020 yılında faaliyete geçirilen “Sosyal Kredi Sistemi” aslında yapay zekânın yönettiği dijital devlet düzeneğidir. Korona virüs öncesi Çin’de Sosyal Kredi Sistemi test ediliyordu. Ve çoğu vatandaş bilgilerini vermekte tereddütlü idi. Ama korona virüs korkusu ile herkes Sosyal Kredi Sistemi’ne dâhil oldu. ‘Big data’ ile Çin tam kontrol altına alındı.
“Bir Kuşak Bir Yol Projesi” ile 21. yüzyılda dünya tamamen dijital ortama geçecek. 21. yüzyıl dijital dünya kurgusunda finans sağlayıcılar New York ve City of London sermayesinden, know-how Slikon Vadisi’nden gelmektedir.
Çin’in bütün sermayesi ve dijital teknolojisi küresel kuruluşlarındır. Bu kuruluşlar aynı zamanda “Bir Kuşak Bir Yol Projesi”nin de finansörleridir. Asya Yatırım Bankası vasıtası ile Türkiye de projeye ortak edildi. Çünkü Türkiye bu projede stratejik ve konjonktürel önemi haiz.
Durup dururken ve hiç de ihtiyacı yokken Türkiye neredeyse bütçesi kadar borca sokularak, özellikle Avrupa’dan Asya’ya geçiş hattındaki yol, köprü, kanal, havaalanı ve tünelleri acaba kimler zorlayıp yaptırdı?
“Bir Kuşak Bir Yol Projesi”nin aslı esası ve gerçek hedefi ulus devletleri yok edip küresel güçlerin emrinde doğrudan bireysel kontrollü dijital bir düzen kurmaktır… Süper güç ABD’dir bir diğer süper güç adayı ise Çin’dir… Çin önce Türkistan’ı yok etti… Orta Asya’da bulunan diğer Türk devletlerini ise ya Rusya yok edecek ya da Çin yok edecek… Çin ise Türkiye’yi “Bir Kuşak Bir Yol Projesi” ile satın almayı düşünüyor…
“Bir Kuşak Bir Yol” Projesi’nde Rusya-Ukrayna savaşı kuzey koridoruna büyük darbe vurdu. Orta koridor olarak Türkiye hattı önem kazandı. Bu güzergâhta limanlar, tren yolları ve otoyolların açılışlarına hız verildi. Amerika Birleşik Devletleri’nin Çin’e karşı G7 ile geliştirdikleri bir proje var. Buna da ‘Yeşil Kuşak’ diyorlar
***
“Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı”nın devamı mahiyetinde olan “Türk Devletleri Teşkilatı” 2009 yılında kuruldu. Macaristan, Ukrayna ve Afganistan, Türk Keneşi’ne resmi olarak gözlemci statüsü başvurusunda bulundu. 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’daki Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda gerçekleştirilen 8. Türk Devletleri Teşkilatı İstanbul Zirvesi’nde, güç birliğini yinelediler. “Türk Dünyası 2040 Vizyonu” hazırlandı. “2022-2026 Türk Devletleri Teşkilatı Stratejik Yol Haritası”nın hazırlanmasının talimatı verildi.
“Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi” 12 Kasım 2021’de İstanbul’da ‘Dijital Çağda Yeşil Teknolojiler ve Akıllı Şehirler’ temasıyla toplanmıştı. Bu toplantı sonucu yayınlanan bildirinin 29. maddesinde “TURAN” kavramı vurgulanmıştır. Biliyorsunuz eskiden böyle bir birlikten bahsetmek nerdeyse suç demekti ama işte bir rüya gerçekleşti; ‘Türk Devletler Teşkilatı’ kuruldu. Dış dünyadaki etkin devletler istese de istemese de ülke içindeki etkin güçler ve liderler istese de istemese de “Türk Devletler Teşkilatı” kurulmuştur. 4. Sanayi Devrimi, yani dijital dünya, hemen önümüzdedir artık.
Gelecek insanlığa neler getirecek?
Günümüzde gelecekle ilgili tasarımların hızla gerçekleştiğini biliyoruz. Şimdi biraz sonra sıralayacağım projelerin çoğunun gerçekleştiğini bazılarından söz edildiğin duymuşsunuzdur. Bir de şimdiye kadar hiç duyulmayan ama yakın bir zamanda (15-20 seneye kadar) gerçekleşecek gözü ile bakılanlar var.
– Özellikli programlanabilir ve kontrol edilebilir çipler,
– Resetlenebilen, hacklenebilen, hazinesi transfer edilebilen ve hatta gerektiğinde infilak ettirilebilen beyinler…
– İstenildiği kadar bilgi ve becerinin bir bilgisayar gibi beyinlere anlık ve saniyeler içinde milyar terabaytlık bilgiler yüklenebilmesi…
– Düşünce gücü ile objelerin kontrolü…
– CRISPR Cas9, bir hücrenin genomunu düzenlemek için en yeni, en verimli ve en bilimsel yöntemdir. Bu sistemle, hastalıkları önlemek ve tedavi etmek, yeni çağın akıllı ilaçlarını geliştirmek, yüksek verimli süper bitkiler, sebzeler, meyveler ve ürünler elde etmek, hayat adına çok büyük katkı ve fayda sağlayacak olsa da, tehlikeli boyutlarını akıldan çıkarmamak gerekir.
– Nitekim, aynı sistemle iyi niyetin yanında, art niyetli, iradi veya gayriiradi olarak, insan zekâsı üzerindeki değişikliklere sebep olacak çalışmalar, insanlığı ve hayatı kendi idealleri çerçevesinde düzenlemek, “ebedi gençlik ve ölümsüzlük” çizgisinde insan hayatını kontrol etmek ve özel tasarım bebekleri ile dünyayı hatta kâinatı yeni baştan programlamak gibi ihtimaller hep önümüzde durmaktadır!
– Yine, genetik düzenlemenin en problemli konusunda, insanlığın “Allah’ın işi” olarak gördüğü noktayı, insan genomunu düzenlemeyi, insan genetiği ile oynama hususunda, yaşayacak olan embriyoların seçiminden başlayarak bebeğin etkili tasarımına kadar kimin karar vereceği sorusu, çok büyük ahlaki ve biyoetik problemler taşır.
– Şimdi şöyle bir senaryoyu göz önüne getirelim! Eşiniz ve siz, çocuk sahibi olmaya karar verdiniz. Doğal prosedürü tamamladıktan sonra bir genetik tasarım uzmanından randevu aldınız. Ardından sedyeye yatarak, sahip olmak istediğiniz bebeğin özelliklerini anlatmaya başladınız. Sarı, gür saçlı, yakışıklı, zeki, gözleri sağlıklı ve bağışıklığı iyi, kaslı, uzun ve güzel gülüşlü bir erkek çocuk istiyorsunuz. Genetik tasarım uzmanınız bunları sizin için halledeceğini söylüyor.
– Şimdi daha karanlık bir senaryo düşünün: Bu teknolojinin ilerlemesi ile, tamamen kontrol altında olan bir toplumda bir lider, bireylerin biyolojik rol dağılıma kendi karar verirse? Mavi yakalı ve beyaz yakalı emekçilerin veya insan öldürmeye programlanmış bireyler ile genetik olarak modifiye edilmiş duygusuz, korkusuz askerlerin yaratıldığını düşünün. Bir lider, toplumda bireylerin üstleneceği rollere karar vermeye kalkıp genetik düzenlemeyi bu amaçla kullanabilir mi?
Bundan ne kadar uzaktayız? Çinli araştırmacılar 2015 yılının Nisan ayında embriyo genomunu CRISPR kullanarak değiştirebileceklerini duyurduklarına aynı zamanda bunun nasıl kullanılacağı veya izin verilip verilmeyeceği hakkında büyük tartışmalar da başlatmış oldular.
Nesnelerin interneti
Nesnelerin interneti ile oluşan sibernetik dünyada ve siber evrende siber duvarlar ve siber dünyalar inşa edilecek; aile, milliyet, millet, devlet, vatan ve din kavramlarının unutulduğu, tek dilli, tek dinli tek evren devleti ortaya çıkabilecektir! Unutmamalıyız ki, kâinatta hayata katkı sağlamayan, mevcudatın algoritmik hürriyet, medeniyet, saadet ve refahına hizmeti gaye edinmeyen her türlü faaliyet, zamana ihanettir. Artık bizi bizden daha iyi tanıyan, kabullerimizi ve duygularımızı yönlendirebilen birileri (biyolojik, dijital ve kuantik takip sistemleri) var. Kuantum, “deri üstü” ve “deri altı” takip sistemlerinin pabucunu dama attı. Günümüzde istihbarat ajanlarının yerini sensör, ilaç, mikroçip ve algoritmalar almıştır. Kuantolojik istihbârî takip sistemlerinin hâlen kullanılmadığını mı zannediyorsunuz malum ülkelerce?
Kontrol edilebilir elektromanyetik dalgalar ve wi-fi (kablosuz internet) özellikli her türlü cihaz, alet, ilaç, gıda ve eşyalar vasıtası ile hedef alınan kişilerin ve toplumun cesaret, kişilik, ideoloji ve manevi değerlerinde faşizan ve diktatöryal değişkenlikler meydana getirilebilir. Yapay zekâ tabanlı beyin-bilgisayar teknolojileri ve 6G hayatımıza ne kadar entegre olursa, kullandığımız her şeyden (ilaç, alet, otomobil, uçak…) organlarımıza ve beynimize kadar o denli siber tehdit ve saldırılara açık (korumasız) hâle gelebiliriz.
Tüm TV yayınlarını hiçbir şeye ihtiyaç duymadan, evimizin elektronik duvarlarında izleyebileceğiz. Ne ilginç değil mi… İnsanoğlu doymuyor bir türlü. Başına ne gelirse de kendinden geliyor.
Kuantum mekaniği yeni bir çağın başladığını haber veriyor. Albert Einstein, Boris Podolski ve Nathan Rosen’ın adlarına hitaben “EPR Paradoksu” olarak anılan düşünce deneyinin başlangıçta temel tasarlanma amacı, “Kuantum Kuramı”nın eksik veya tamamlanmamış olduğunu göstermek içindi.
Çok sular aktı köprülerin altından. Kolay olmadı bugünlere gelmek. El Cezeri’den, Harizmi, Hayyam, Kindi, Salman, Planck, Heisenberg, Schrödinger, Lanza, Fourier, Young, Rosalind, Wattson, Tesla, Stapp, Peter Higgs, Arf, Roger Penrose, Hameroff, Tonani, Penfield ve Pribrame’a kadar katkısı olanların kulakları (!) çınlasın!
İşte böyle! Bilimin hızına yetişmek ne mümkün. 3G, 4,5G… Bu gidişle 5G’yi bilmem ama 6G ile “evrensel bilgi ve beyin-bilgisayar etkileşim yöntemleri”, organlarının sınırlarını aşan yeni bir “insan” türünü ortaya çıkartacaktır!
Canavarlaşmış küresel elit sistem her şeyi takip için nakit parayı ortadan kaldırıp, sanal hayatta puanlanabilir ve kredilendirilebilir sanal para ve beyni arayüz olarak kullanabilecek, resetleyebilecek ve hackleyebilecek. Kontrolü kolay bir insan türüyle suç işlemeye meyillilerin önceden tespit edilerek gözetimde bulunulabilecektir. Çeşitli metotlarla insanların kısırlaştırılacağı ve/veya ömür boyu ilaca mahkûm hastalıklara duçar ve bağımlı hâle getirilecektir. Bütün dinlerin yok edildiği, sadece “dijital tanrı, dijital tapınak ve dijital din”in hâkim olacağı bir dünya bizi bekliyor olabilir.
Elektriğin olduğu her yerden verilerin toplandığı ve mahremiyetin kalmadığı, her türlü bilginin kuantum bilgisayarlarda kaydedilip muhafaza edileceği, enflasyon gibi değişik yöntemlerle milletleri ve devletleri bezdirip yüzde yüz kontrol edilebilir “dünya veri devleti” ne ve “sahte cennet projesi” ne mecbur bırakacaktır!
Blockchain (Blok Zinciri) nedir?
Bloklardan oluşan zincir yapıdaki Blockchain (Blok Zinciri), şifrelenmiş işlem takibini sağlayan dağıtık yapıdaki bir veri tabanı sistemidir.
Blockchain Yapısı: Blockchain teknolojisi bireysel kullanıcılara dijital kimlik üzerinde bugüne kadar benzeri görülmemiş bir kontrol imkânı sağlamaktadır.
Dolayısıyla küresel açık bir hesap defteri olan blockchain sadece kripto paraların üretiminde değil birçok farklı alanda saklama, yönetme ve depolama gibi işlemler için kullanılmaktadır.
Blockchain, dijital dünyanın toprağı, arazisi, mülkü konumundadır. Bu sistemi en çok destekleyen ülke İsviçre’dir. Bu sistemin dijital kimliğe sağladığı imkân onu güven ekonomisinin anahtarı kılmaktadır. Bu açıdan blockchain sadece finans sektörü ile sınırlı kalmamakta, teknolojisinin Dördüncü Sanayi Devrimi’nin de merkezinde yer almaktadır. Öyle ki önümüzdeki süreçte teknolojinin hayatımızda meydana getireceği büyük devrim sanal-dijital paranın temelini oluşturan blockchain’dir.Farklı sektörler ancak bununla entegre olma imkânına sahipler.
Teknoloji devi IBM, Avrupa’nın en büyük bankaları arasında bulunan kuruluşlar ile blockchain teknolojisi üzerinden dijital ticaret zinciri konsorsiyumu kurmaya başlamıştır. İsveç tapu sicil kayıtlarının saklanması ve yönetilmesini blockchain ile gerçekleştirmek için adım atmıştır. Küresel teknoloji şirketi Bitfury arazi tapusu tescili için pilot ülke olarak Gürcistan ile anlaşma imzalamıştır.
Nesnelerin interneti ve 5G teknolojisi
5G kablosuz haberleşme sistemi olarak bilinen hizmet, 2020 yılına yönelik bir çalışma. 3G veri aktarım hızı saniyede 28 megabit, 4G’de bu hız 100 megabit, 5G’de ise bu hız gigabit seviyesinde olacak. Endüstri uzmanları, 5G’nin daha az gecikme sürelerine sahip daha hızlı servisler sunarak dünya çapında daha çok cihazın birbiriyle bağlantılı olacağını öngörüyor.
2020 sonunda 50 milyar cihaz internete bağlandı. Sağlıklı ve sürdürülebilir iletişimi için kuralları baştan yazılmış kablosuz bir ağ teknolojisi gerekiyor. Bugün dünya popülasyonunun %30 ile 40’ı bir ya da daha fazla yolla internet bağlantısına sahip. 10 ile 20 yıl içinde bu popülasyonun tümü dâhil olacak. Bu sonuç, aynı zamanda dev bir ağ gücünü ve veriyi de beraberinde getiriyor.
Post-Human ve Transhümanizm
Dönüşümün başladığı yeni sistemde Post-Human ve Transhümanizm kültürünün temelleri atılmaktadır. Post-Human, insan olmanın ötesinde bir durumda var olan bir kişi veya varlık anlamına gelen bir kavramdır. Transhuman ise insanın bilişsel fiziksel becerilerinin arttırılması ile yaşlanma ve hastalanma gibi kavramların ortadan kaldırılmasına yönelik bilimsel olarak hareket eden bir kültürdür.
Sistemin hazırladığı altyapı incelendiğinde, insanların içe kapanık bireyselleşmesine yönelik bir çalışma görülmektedir. Ancak bunu tamamen yapabilmesi için insanlardan daha fazla bilgi toplaması elzemdir. 2011 yılında kabul edilen Endüstri 4,0 ile (4. Sanayi Devrimi) çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmalar sırası ile şu şekildedir.
Big Data: İnsanlardan gelen verilerin incelenip, analiz edilerek anlamlı bir sonuç çıkarılması ve bu sonuçlarla insanları daha fazla yönetmeye ve daha fazla manipüle etmeye yönelmektir.
İnsanların sadece sosyal medya verilerinin incelenmesi yetmeyecektir. Onların alışkanlıklarının, rutinlerinin, kaçta yatıp kaçta kalktıklarının, ne kadar enerji tükettiklerinin, neyi neden yaptığının bilgisi de gerekmektedir. Bu yüzden nesnelerin de internete bağlanması gerekir.
Nesnelerin İnterneti (IOT): Dünyadaki bilgilerin %98’i dijitale aktarılmıştır. Ancak günlük rutinlerin içindeki bilgiler henüz %5-6 aralığındadır. Bu yüzden nesneler de internete bağlanarak bilgiler big data havuzuna atılmalıdır. Buzdolabında neyin olup olmadığı artık telefon ile kontrol edilirken, bu görüntü big data havuzuna düşmekte ve insanların yeme alışkanlıkları toplanmaktadır.
Akıllı elektrikli süpürgeler bir yandan evi süpürürken, diğer yandan evin krokisini de big data havuzuna atmaktadır. Akıllı ev tipleri ile elektrik, enerji miktarı da uzaktan kontrol edilirken, hangi saatlerde eve gelindiği, ne kadar enerji tüketildiği de big data havuzuna akmaktadır. Gelecekte akıllı yataklar, koltuklar gibi nesnelerin de hayatımıza girmesi ile ne kadar oturduğumuz, kaçta yatıp kaçta kalktığımız da öğrenilmiş olacaktır.
Bu konuda önemli bir model geliştiriliyor:
NVDIA şirketi şu an yapay zekâ ile kendi kendisine giden araçlar üzerine bir chipset geliştirmektedir. Bu chipset ile insanlar otomatik pilotta araç kullanabilecekler. Ancak bunun olabilmesi için 5G teknolojisinin oluşması gerekir. Çünkü şu an kullanılan 4-4,5 G ile 200 milisaniye bir sapma payı bulunmaktadır ki, bu da kaza riskini oluşturmaktadır. 5G ile bu sapma ortadan kalkarak anlık veri paylaşımı gerçekleşebilecek.
Erickson firması da dokunma hissi veren eldivenler geliştirmektedir. Bu eldivenler ve 5G teknolojisi ile Amerika’daki bir doktor, Türkiye’deki bir hastayı uzaktan ameliyat edebilecektir. Robotik kollar ve dokunma duyulu eldivenler ile artık aynı anda iki yerde olunabilecektir.
Boston Dynamics adlı şirket robotlar üzerine çalışmaktadır. Bu şirketin ürettiği robotlar insan görünümlü robotlardır ve yapay zekâ ile çalışmaktadır. Ancak henüz tuning testinden geçememiştir. Bu testten geçebilmesi ve gerçek bir insan gibi davranabilmesi için insan zihninin nasıl çalıştığının simüle edilebilmesi gerekmektedir.
İşte bu noktada devreye NeuraLink şirketi devreye girmektedir. Elon Musk’ın kurduğu bu şirket beynin çalışması ve nöronların ilişkilerini inceleyip, yapay beyin üretebilmeyi, parkinson ve epilepsi gibi hastalıkları gidermek örtüsü altında sürdürmektedir. Beyin makine ara yüzleri üzerine çalışan şirket bütünün bir parçası olarak çalışmaktadır.
Bu denli büyük verinin işlenmesi ve analiz edilmesi, beynin ve nöronların simülasyonu gibi büyük hacimli işlemler için günümüz bilgisayarları yetersiz kalacağı için kuantum bilgisayarlar devreye girecektir.
Transistörlü günümüz bilgisayarların bu veriyi işlemesi olanaksızdır. Binary Digital (Bit) temalı makineler sistemi 1 veya 0 olarak okumaktadır ancak kuantum bilgisayarlar veriyi aynı anda hem 1 hem 0 olarak okuyacağı için işlem zamanını azaltmaktadır. Yapay zekânın da verimli çalışabilmesi için bu verilerin hızla işlenmesi gerekmektedir.
Kuantum bilgisayarlar ve yapay zekânın bir arada kullanılması tek başına yetersiz kalacağı ve makinenin dışarıdan bilgi yüklemesi ile çalışmasının dışından kendisinin de öğrenmesi gerekmektedir. Bu noktada devreye Deep Learning yada Machine Learning (Makine Öğrenmesi) girmektedir. Yapay zekâ bu noktada dev bir hamle yapmaktadır. Makine gelen verilerden çıkarsamalar yaparak kendi kendine öğrenmeye ve fikirler geliştirmeye başlar.
Dijital Tekillik anlamına gelen singularity üniversitesinin sahibi ve Google’ın mühendis direktörü Ray Kurzweil’a göre 2029 yılında robotlar tuning testinden geçecek ve singularity çağı başlamış olacak.
Bu noktadan sonra insan zihni ile bilgisayar birleşecek ve Post-Human doğmuş olacak. Simbiyoz kavramı burada önem kazanmaktadır. Yani iki canlının bir organizmada yardımlaşarak yaşamaları. İnsan ile makine bir organizmada yaşayarak, bilgi paylaşacak. İnsan bu noktadan sonra bilgiye bir düşünce hızı ile ulaşabilecektir. Ancak makinenin eylemsizliği yüzünden makine insanı, insan makineyi kullanacaktır. Ta ki insan bilinci tamamen bir yapay beyine ve oradan da bir robota yüklenene dek.
2045 initiati ve organizasyonunu Rus milyarder Dmitry Itskov kurmuştur. 2011 yılında kurulan organizasyon (STK) yapay zekâ, robotlar ve yapay organlar üzerine çalışmaktadır. 2045 yılında ise insan bilincini tamamen bir robota yükleyerek bir avatar üretmiş olacaklar.
İşte bu nokta transhümanizmin geldiği noktadır. Transhümanizme göre bu noktadan sonra insan ölümsüzlüğünü ilan ederek, tanrılaşma amacına ulaşmış olacaktır.
Bütün dünya Türklüğü derin uykudadır…
Konuyu Türkiye özelinde özetleyeyim:
Türk Milleti ve yöneticileri (iktidarlar); Birinci Sanayi Devrimi’ni 1850’lerde (daha da öncesine gidilebilir) kaçırdılar. İkinci Sanayi Devrimi’ni 1900’lerin başında, onu da kaçırdılar. Üçüncü Sanayi Devrimi, 1950’ler, artık alışkanlık olmuştu onu da kaçırdılar. Dördüncü Sanayi Devrimi ki bu günlerde sonuna geldik, kaçırdığımız kesin. Beşinci Sanayi Devrimi’nin kapısının çalınmak da olduğu bir konjonktür geçiyoruz. Bu son iki sanayi devrimi de bu topraklara uğramadan gideceğe benziyor.
‘Endüstri 4’ diye adına verdiğimiz ‘yapay zekâ’ yaşamın her alanını değiştirmek üzere olduğu bir dönemde büyük veriler dediğimiz ‘Big Data’ dönemin internet of things istediğimiz, internetin internetle iletişim kurarak insanı aradan çıkarttığı anların başındayız. Makinenin makineyle konuştuğu ve hatta kullandığı bir zamandayız. Örnek, İtalya’daki makinenin Washington’daki bir makineyi kullanarak kalp ameliyatı yapabildiği bir dünyada yaşıyoruz…
Dijital platformların alıp başını gittiği bir ortamda genişletilmiş derinleştirilmiş bir çok gerçekliğin sanal gerçekliğin “Vega” verilerin önümüze çıktığı bir ortamdayız. 3D yazıcılarla uzaklardan binaların, eşyaların üretildiği yaratıldığı bir dünyada…
Türkiye’de ise; hangi pazarın hangi garibanlar tarafından atıklarının toplanacağı, hangi mahallenin kâğıt toplayıcılığına hangi mafyanın karar vereceği hangi uyuşturucuların kendisine teslim edileceği üzerinden bir gündem konuşuluyor.
5. Sanayi Devrimi’nin henüz bilmediğimiz korkunç belirsizlikleri, muhteşem fırsatları, bildiğimiz her şeyin yeni baştan kullanacağı dönemde Türkiye tarikatların elinde inim inim inlerken, Ortadoğu ağzıyla konuşurken, mafyalara teslim edilirken, uyuşturucu tacirlerine teslim edilirken bir dönemi kapatıyor. Bu dönemi kapatırken ne oluyor?
Türkiye’nin Z Nesli akıllı çocukları gencecik çocukları topluca ülkeden ayrılmak için her yolu deniyorlar. Her yolu denemesine rağmen gidemeyip de ülkede kalan, iki dil üç dil konuşan Türkiye’nin kaymak tabakası asgari ücret alçaklığı ile mankurtlaştırılıyor…