Dolar müptelası Kremlin
Kırım’ı Rusya’ya bağlayan yasadışı köprünün vurulması, Wagner isyanı sonrası cephe hattında tutunması güç geçtikçe zorlaşan Rusya için önemli bir sendeleme. İşgalci Ruslar, şu an kısıtlı da olsa karayolu ulaşımını devam ettirmeye çalışıyor ama bir yandan da Kırım’dan kaçışlar hızlanmış durumda.
İşte bu kritik olayın hemen ertesi günü Putin, Rusya’nın Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekildiğini duyurdu.
Medyaya yansıyan gerekçeler arasında öne çıkan, Rusya’ya vadeliden ihracat kolaylığının sağlanmaması. Bir ticarî anlaşma olarak Tahıl Koridoru gerçekten de tek yönlü işliyor. Çünkü Rusya, yapacağı satışın ödemesini alabilecek durumda değil.
Ödeme dolarla bu arada. Benjamin yani.
Koca bir ülkeyi işgale kalkışıp koskoca bir iç denizin lojistiğini allak bullak ettikten sonra uğradıkları SWIFT (ABD Doları) yaptırımından kurtulmak istiyorlar. Bu konuda muhatap doğrudan ABD Hükümeti. O yüzden anlaşmayı gözeten merci olarak BM Genel Sekreteri Guterres’ten ricacı olmuşlar. Birgün’ün Rusçu propagandasında bunun adı “Sözler tutulmadı, Kremlin çekildi” oluyor.
Buraya kadarı bile deli saçması aslında.
Hani Rusya, ABD kuklası neo-Nazi Ukrayna’ya karşı savaşıyordu… Bir yandan da doların hegemonyasını kırıyordu Rusya… Kendi ödeme sistemini öne çıkarmaya ve Çin, Hindistan, Körfez ülkeleri vs ile karşılıklı para birimleriyle alışverişe başlıyordu… Hatta sırf bu yüzden yaptırımlar hayırlara vesile olacaktı… Batı, kendi ayağına sıkıyordu?
Hayırdır? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Fakir ülke – zengin ülke yalanı
Ama Rusçu medya şebekesinin hemen dolaşıma soktuğu başka bir bahane var ki hem bayat hem de kuyruklu bir yalan: Ukrayna tahılını hep zenginler almış, fakir ülkeler aç bırakılmış! Rus füzelerinin dün sabaha karşı Odesa limanındaki tahıl silolarına saldırmasına ne cevap verecekler peki?
Dünya, bu ucuz yalanı ilk olarak geçen yılın eylül ayında Putin’in ağzından duydu. Koridor nakliyesinde daha yeni bir ay olmuştu. Tayyip Erdoğan’ın o gün Putin’e hak veresi gelince Türkiye’de İslamcısı Solcusu, yandaşı muhalifi herkes koro olmuş, papağan gibi aynı yalanı tekrar etmeye başlamıştı. O dönem konuyu incelemiş, bizzat BM Karadeniz İnisiyatifi’nin verdiği raporlara dayanarak durumun hiç de böyle olmadığını Türk Solu’nda (13 Eylül 2022) ortaya koymuştum.
Bugün yine konuyu bilen bilmeyen, Putin’in “Ukrayna tahılı fakirlere gitmiyor” yalanını sakız gibi çiğnemeye başladı. Geçen zaman zarfında, BM bünyesindeki Karadeniz Tahıl İnisiyatifi Müşterek Merkezi’nin ayrıntılı veri ve grafikler paylaştığını görüyoruz. Dünya rakamları da ortada. Dolayısıyla şu fakirlik edebiyatıyla dolu yalanlara cevap vermek eskisinden daha kolay.
Öncelikle, geçen 11 ayı aşkın süre boyunca koridordan geçip dünyaya ulaşan Ukrayna tahılı, 33 milyon tona varmış durumda. Bunun yarıdan biraz fazlası, 17 milyon tonla tek başına mısır. Mısırı 9 milyonla buğday, 2’şer milyon tonla ayçiçek yağı ve ayçiçeği küspesi ve diğerleri takip ediyor.
Dikkat edilmesi gereken şu. Bu ürünler içerisinde sofraya doğrudan, en kısa sürede ve en az işlenerek getirilen, depolanması en masrafsız olan, yani fakire en çok hitap edeni buğday. Peki, dünyanın buğday tüketimi yıllık ne kadar, biliyor musunuz? 2022 itibarıyla 790 milyon ton. Mısır tüketimi ise bir milyar tonun üzerinde.
33 milyon ton, bunun yanında nedir? İşte, Rusçuların bir yıldır üzerinde tepindiği, adeta Ukrayna’yı dünyayı kıtlığa sürüklemekle suçladıkları miktar bundan ibaret. Bu rakamları bile bile telaffuz edip yine de zengin ülkeler yalanına sarılan koca koca emekli büyükelçilerimiz var, desem inanır mısınız?
Ama Ukrayna tahılının ne kadarı nereye gitmiş sorusunun kısa cevabı şu: Buğdayın %64’ü gelişmekte olan ülkelere gitti. Mısırda da bu oran yarı yarıya.
Dahası, BM’nin Dünya Gıda Programı vasıtasıyla açlık tehlikesi yaşayan ülkelere gönderdiği tahılın %80’i (725 bin ton) savaş süresince Tahıl Koridoru’ndan karşılandı. Savaş öncesi bu oran, %50’ydi bayanlar baylar! Yani ezberlenen yalanın aksine, işgal altındaki Ukrayna’nın tahılı, açlık çekenlere ve fakirlere her zamankinden daha fazla gitti.
Burada Avrasyacı yalancılığın yüzsüzce sözünü etmekten kaçındığı Çin gerçeği ile baş başayız. Zengin ülke yalanlarının atıldığı ilk bir ay için konuşacak olursak, Ukrayna tahılının onda birine yakın bir miktarı (2,5 milyonun 211 bini) tek başına Çin’e gidiyordu.
Peki, günün sonunda Çin’in aldığı tahıl toplamda ne kadar, biliyor musunuz? 8 milyon ton! Geçen bir yılda koridordan geçen tahılın hemen hemen dörtte birini tek başına Çin satın almış.
Tamam, biliyoruz. 1.5 milyar nüfus var da… Rusya ne güne duruyor? Rusya, buğday üretiminde Ukrayna’nın en az iki katı, ayçiçeğinde başa baş.
Ukrayna mısırı, Çin’in dişinin kovuğuna yetmez ama ona rağmen Ukrayna’dan aldığı 8 milyon tonun 5.8 milyonu, sırf mısır! Üstelik mısır üretiminde Çin, ABD’nin ardından dünya ikincisi. Buna rağmen Çin, Ukrayna mısırını neredeyse hortumla çekmiş.
Çin-Rusya arasında yüzlerce kilometre kara sınırı, işler halde K3 ve K4 demiryolu hatları ve karayolları var. Oysa Çin’in bu sene Şanghay yoldaşı Rusya’dan aldığı buğday, 30 bin tonla sınırlı. Meğer yükselen Asya (!) Anglosaksonlara çalışıyormuş. Çin, bu konuda esasen Avustralya’nın müdavimi.
Rusya’nın gerçek yüzü: Gıda şantajcılığı
Öyle saçma bir algı mekanizması zihinleri ele geçirmiş ki… Sanki Ukrayna’nın haklı bir vatan savunması yaptığına ikna olmamız için tüm tahılını fakir ülkelere boca etmesi gerekiyor.
Tahıl silosu patlatan Putin’e göre Tahıl Koridoru Anlaşması’nın şartları insanî değilmiş. O yüzden çekilmişler. Batı karşıtı güçlerin dünyada kıtlığı önlemek gibi bir derdi vardı da birileri engel mi oldu? Çin, ta Karadeniz’den Ukrayna tahılı alacağına can yoldaşı Rusya’dan alsın. Rusya da açlığa çare olmak istiyorsa yaptırımları delmek için kullandığı Yunan ticaret filosu ile biraz da Rus tahılı taşısın.
Tahıl Koridoru gibi bir anlaşmaya Rusya’nın imza atmaktaki gayesi, uluslararası dışlanmışlığı bir nebze üstlerinden atmaktı. Rusya’nın dışarıya açılabildiği tek NATO ülkesi Türkiye’ydi. Dolayısıyla yine Türkiye’nin arabuluculuğu üzerinden diplomatik bir mevziye tutunmuş oluyorlardı.
Gerçi, Ukrayna limanlarına gidip gelen sivil nakliye gemilerini “Ukro-Nazi’lere silah taşınıyor” propagandasıyla batırmak, Kremlin gibi terörist bir rejimin masasında hazır seçenekti. Ama belli ki o dönem buna cüret etmek yerine dünya gıda tedarikini koruyor pozlarına yatmak, onlar için daha mantıklıydı.
Hem anlaşmasalar ne olacaktı ki? Rusya, Yılan adasından bile kovulmuş, kritik donanma kuvvetlerinin üstüne bir de amiral gemisi Moskova kruvazörünü kaybetmişti. Mırın kırın etseler de İstanbul’daki koordinasyon merkezinde işleri yavaşlatsalar da Montreux şartlarında öpüp başlarına koymuşlardır. Üstüne bir de SWIFT yaptırımlarında bir yumuşama ve navlun sigortalatmada bir kolaylık olsaydı tadından yenmeyecekti.
Şimdi ise aradığını bulamayan Rusya, yeniden gerçek yüzünü göstermeye başladı. Rusya Savunma Bakanlığı, 20 Temmuz’dan (bugün) itibaren Ukrayna limanlarına yönelen tüm ticari gemileri savaş gemisi kabul edip vuracaklarını, bunların bağlı bulunduğu ülkeleri de Rusya’ya savaş ilan etmiş sayacaklarını ilan etti. Bu dediklerini gerçekten yapabilirler mi bilinmez. Rus blöfü meşhurdur. Ama ayıyla pazarlığa oturursanız, o da bahsi böyle açar.