Kürtlerin Kürt devleti kurucusu olarak gördüğü Selahaddin Eyyubi, gerçekte Zengi Devleti’inin komutanıdır. Selahaddin Eyyubi, Alparslan’ın komutanlarından olan Aksungur Porsukî’nin oğlu İmadeddin Zengi ve onun oğlu Nureddin Zengi’nin yönettiği devletin Türkmen komutanıdır. Suriye, Halep, Şam, Humus ile Musul-Kerkük, Zengi Devleti’nin alanı olarak Türklerin egemen olduğu bir sahadır. Bu bölgenin Türkiye ile bütünlüğünü sağlayan tez, Bahçeli’nin tezi, Kürt-Türk federasyonu şeklindedir. Belki taktik olarak YPG, Türkiye’nin desteğinde İran’a karşı kimliğini koruduktan sonra ileride ayrılma politikasını stratejik aşamalar halinde getirebilir. Bölgede Diyarbakır merkezli bir Kürt devletinin Türkiye’nin koruması altında kurulacağı düşünülebilir. Bu taktik ve stratejik hedefler, sürekli değişmektedir. Aynı yolda yürünecek dönemde birlikte yürürken daha sonra aynı güçler birbiriyle çatışmaktadır.
Daha bu söylediklerimin mürekkebi kurumadan Özgür Suriye Ordusu tarafından hayata geçirilme yoluna girdi. Daha doğru bir ifadeyle Türkmen Suriye Ordusu diyebileceğimiz bu gruplar, Halep’e doğru yönelmiş ve burada bir pozisyon alma girişiminde bulunmuştu. Daha önce tahmin ettiğimiz bu olgu, daha üzerinden bir hafta geçmeden uygulanmıştı. Halep, Hama ve Humus, gerçekte Suriye’den Türkiye’ye kaçmış olan Türkmen ve Araplaşmış Sünni Türkmen unsurların geldiği bölgedir. Bu nedenle bu bölgenin ele geçirilmesi, Türkiye’deki göç ve Suriyeli sorunu açısından da çok önemli bir gelişmedir.
Tarihsel olarak Sünni Türkmenlerin bölgesi olan Hama, Halep ve Humus şehirleri, büyük bombardımanlar sonucunda boşaltılmıştı. Halep İdlib’e taşınmıştı. Halep, Nusayriler ve Hristiyanlar tarafından yerleşime açılmıştı. Esad, bu nedenle Türkiye’den geriye göçü kabul etmemektedir. Diğer yandan PYD de o bölgeden ayrılan Türkmenlerin geri dönmesine karşı çıkmaktadır.
Yıllar önce Şii Hilali ve PKK koridoruna karşı mutlaka Suriye’ye operasyon yapmamız ve Afrin’i almamız gerektiğini vurgulayan yazılar yazmıştım. Hatta sloganım da “Ya Afrin’i alırız ya da Afrin’de üslenen PKK, Antakya’yı alma stratejisini devreye sokar” şeklindeydi. Ben, bunun durdurulması gerektiğini savunmuştum. Bunlar en az on yıl sonra hayata geçti.
Bu bölgede karşı taktik olaraksa PYD, HTŞ ile birleşerek Türkiye’nin Afrin’de kestiği Kürt koridorunu güneyden oluşturmaya çalışıyor. Bu anlamda HTŞ’nin ve Özgür Suriye Ordusu’nun Halep’e doğru ilerleyişi aynı yönde gözükse de daha sonra farklı politikalara dönüşecektir. Birlikte kalkış ve daha sonra farklılıkların ortaya çıkması, bu bölgedeki bütün hareketlerin diyalektiğini oluşturmaktadır.
HTŞ, Halep’ten bombalama sonucu otobüsle çıkanların getirildiği bölgeye egemendir. Burada Türkiye, HTŞ’ye arka çıkmaktadır. Rusya ve Suriye’nin bombardımanı sonucunda HTŞ taraftarlarının Türkiye’ye geçmesi, 3 milyonluk yeni bir mülteci akınına neden olacaktır. Bu anlamda Türkiye’nin Halep’in kontrolünü ÖSO aracılığıyla alması ile HTŞ’nin değil Haleplilerin ve hatta Türkiye’deki Haleplilerin dönmesinin yolunu açacaktır. Buna karşılık Amerika da kendi koridorunu PYD-HTŞ işbirliğinde yaratmak istemektedir.
Bu anlamda genel strateji içinde taktiğe karşı taktik uygulanabilir. Amerikalılar ve PKK, “Kuzey Kürdistan” da içinde olmak üzere Büyük Kürt devletine gitme yolu olarak Türkiye’nin himayesini kabul ederken, Türkiye ise bunun tersi yönde Musul, Kerkük, Halep ve Şam’daki Türkmenleri kazanma yolunda davranabilir. Atatürk’ün Hatay’a yaptığı stratejik atılımı yeniden hayata geçirme imkanını bulabilir. Bu anlamda bu, ABD’nin taktiğidir ve “Büyük Kürdistan”a gider tezi mutlak bir gerçekliğe işaret etmez. Devrimci olmak, gerçeği ve olumsuzu olumluya çevirmek ve gerçek ötesini gerçekleştirmektir.
Bu strateji içinde taktik hedefler olarak Musul-Kerkük Türkmen otonom bölgesi ile Halep-Hama-Humus Türkmen otonom bölgesi gibi hedefler öne alınarak bu projeye girişilmelidir.
Burada mücadele eden örgüt isimleri değişse de öz, aslında Nureddin Zengi’nin mirası olarak kendini göstermeye devam ediyor. Bu anlamda bunların Halep’i ele geçirmesi, son kertede Türkiye’nin çıkarınadır. Bu, PKK-PYD’nin tasfiyesi anlamına gelir. Bu anlamda hem PKK-PYD’yi hem de HTŞ’yi Amerikan güdümlü örgüt olarak tanımlamak olguyu karıştırmaktır. Oysa burada Türkiye’nin kurmay aklıyla oluşturulmuş bir yapı ve süreç var. Bunu Türkiye’nin güvenlik kuşağını genişleten bir operasyon olarak görmek gerekir.
Bu gelişmeler dahilinde dikkatimizden kaçmaması gereken şudur: Atatürk’ün Hatay’ı alması gibi Misak-ı Millî şehri olan Halep ile Şam’ı da içeren eski Zengi bölgesinin kontrolü merkezde olmalıdır. Bu da Türkmenlerin dikkate alınmasıyla yapılabilir. Son olaylar, bunları birebir destekleyen işaretleri ortaya çıkarmıştır.
Yıllar önce Türkiye’nin ulusal politikası Suriye’ye girmektir demiştik. Ya Afrin’i alırız ya da Hatay’ı kaybederiz tezimizin sonuçları şimdi hayata geçirildi.
HTŞ’nin temelini oluşturan Nureddin Zengi Abdülhamid Alayları, Türkmen gruplarıdır. Bunlar, Halep’in tarihsel Türkmenlerinin torunlarıdır. Esad güçlerinin PYD’ye bırakarak çekildiği Halep Havaalanını iki üç saat içinde geri alan, bu Nureddin Zengi Alaylarıdır. Bunlarla PYD arasında bir işbirliği olduğunu savunmak, gerçeklere kör kalmaktır. Aynı şekilde Münbiç de ÖSO tarafından boşatılmaktadır. ÖSO ile Nureddin Zengi Alaylarının birlikte hareket ettiği ve ortak bir akıl tarafından yönlendirildiği ortadadır.
Açılım döneminde Bahçeli’nin 82., 83. ve 84. vilayet olarak andığı yerler Musul, Kerkük ve Halep’tir. Bu açılımla amaçlanan politikaya karşı çıkanların tezi, Kürt devletini Türk Ordusuyla kuracaklar, sonra Kürtler tamamen ayrılacaktır olmuştur. Buna karşılık Türkiye’de Mustafa Kemal’in çizgisi olan Hatay’ın ülkeye katılması gibi Halep’in, Musul ve Kerkük’ün de ülkeye katılmasını, Türkmen varlığını millete hatırlatmak gerekir.
Halep, İdlip, Hama ve Şam’daki tarihsel Zengi egemenliği olgusuna sahip çıkan ve bu tarihsel bilinçteki Nureddin Zengi Alayları, Hama, Humus ve hatta Şam’a doğru hareketine devam ediyor. Bu da tarihsel olarak hiçbir zaman Suriye olmamış bu Sünni Türkmen ve Arap bölgesinin Fransızlar tarafından Suriye’ye verilmesine ve sonrasında 2016’daki büyük bombardımanla İdlip’e yığılmasına neden olmuştur. Bugün bu halk, kendi topraklarına geri dönmektedir.
Musul ve Kerkük’ün petrol yatakları dolayısıyla İngiltere, Misak-ı Millî’ye rağmen buralara egemen olmak için yeniden savaş başlatmayı bile göze almıştı. Hama, Humus ve Şam’ın Suriye yapılması da Levant kıyılarına egemen olmak isteyen Fransızların projesiydi. Türkiye’den toprak koparmak için tarihi hiçbir gerçeği olmayan Suriye ve Irak devletleri uydurulmuştur.
Türk Solu’nda Suriye üzerine yazdığım birçok yazıda Zengi Devleti’nin yeniden oluşturulması, Suriye politikamız olmalıdır tezini ileri sürmüştüm. Zengi Devleti’nde Türkmenlerin ve Kürtlerin oluşturduğu bir yapı söz konusudur. Zengi atabeylerinin oluşturduğu yapı, Selçuklu döneminden beri burada egemendir. Bugün buraların geri alınması atalarının tarihsel alanına yönelmektir.
Halep’ten bombardımanla çıkarılanların tabanını oluşturduğu HTŞ grupları, Ulusal Kanal ve Perinçek tarafından Amerikan ajanı olmakla suçlandı. Oysa gerçek, Esad’ın Halep’i, havaalanı da dahil olmak üzere, PYD’ye bırakarak terk etmiş olduğudur. İran ve Hizbullah yanlısı gruplar da aynı şekilde şehri terk etti. Muhalifler, bu nedenle doğrudan PYD güçleriyle savaştı. PYD ile işbirliği yapanlar ise Esad güçleri ile İran taraftarı milisler oldu. ÖSO ile HTŞ arasında taktik farklara rağmen ittifak olduğu görülür. Amerikancı PYD ile ise Esad ittifak kurdu. Bu, inkar edilemeyecek gerçektir.
Bu taktik, Esad tarafından Türkiye sınırındaki Kürt gruplara kanton oluşturarak Türkiye’ye karşı oluşturulmuştu. Aynı taktik, bugün de Suriye’nin tam ortasında Hama-Humus-Halep-Şam hattında uygulanmaya çalışılmaktadır. Birinci Kürt koridoru denemesi, Türkiye tarafından engellenmişken ikincisinin başarılı olması da mümkün gözükmemektedir. Bu, Esad’ın Ulusal Kanal’ın söylediği gibi Amerika ve Kürtlere karşı değil Kürtlerle beraber Türkiye’ye karşı olduğunu göstermiştir.
Esad’ın PYD’ye terk ettiği yerler ise tümüyle Şam muhalif gruplarınca ele geçirilmiştir. Burada sorulması gereken, ABD’nin 40 yıldır donattığı PKK’nın sıradan bir güç karşısında neden direnemediğidir. Daha önce de IŞİD karşısında bir hafta bile direnemedikleri görülmüştü. IŞİD, ancak ABD uçaklarının büyük bir işgalde yapılması beklenen sayıda sortisiyle yenilebilmiştir. Profesyonel paralı askerler savaşır. Ancak aylık bir ücret için bir memur gibi YPG’ye yazılanlar savaşmaz çünkü savaşma motivasyonları yoktur.
-
Şener Üşümezsoy’un 1 Ekim 2022 tarihli “Yeniden Şii Hilali” yazısı için tıklayınız.
![](https://www.turksolu.com.tr/wp-content/uploads/2024/12/Citadel_of_Aleppo.jpg)
![](https://www.turksolu.com.tr/wp-content/uploads/2024/12/WhatsApp-Gorsel-2024-12-02-saat-18.44.09_c01bbe8c.jpg)